Yorum Analiz

Erken evlilik mağdurları neyi ifşa ediyor?



"Ankara Altındağ'da Yenidoğan semtinde oturan Emine Özdemir ve Levent Karakaya, 2006'da birbirlerine âşık oldu. Emine o zaman 15, Levent ise 18 yaşındaydı. Kızın yaşı küçük olduğu için aile evlenmelerine izin vermedi. Gençler birlikte kaçtı.

Emine Karakaya'yı google'da aratırsanız, dünyanın bütün emineleri çıkıyor ama Emine Karakaya çıkmıyor. Twitter da arattım, dünyanın bütün emine karakayaları çıkıyor, Emine Karakaya çıkmıyor. Hatta, EMİNEM grubu çıkıyor, Mahmut Karakaya, Ferhat Karakaya (isimleri değiştirdim) çıkıyor, Emine Karakaya yok. Emine'nin sosyal medyada ölüsünü bile bulamıyorsunuz. Asıl sorun bu zaten. Emine'yi yasalarla öldürdüğümüz yetmiyor, onu kendi aramızda da öldürüyoruz. Onu hatırlanmaz kılıyoruz. Emine ölmeye devam ediyor.

Mücahit Gültekin / Emine Karakaya kim? 

O üç yıl önce öldü. Ne onu, ne de kocası Levent'i tanıyoruz. Emine Karakaya ve kocasının temsil ettiği dram kimsenin umurunda mı? Böylesine alçak ve böylesine iki yüzlü bir dünyada neyin önemi kalıyor ki? Bir gazete haberinden öğrendiğimiz hikayesi şöyle:

"Ankara Altındağ'da Yenidoğan semtinde oturan Emine Özdemir ve Levent Karakaya, 2006'da birbirlerine âşık oldu. Emine o zaman 15, Levent ise 18 yaşındaydı. Kızın yaşı küçük olduğu için aile evlenmelerine izin vermedi. Gençler birlikte kaçtı. Emine'nin annesi Derya Özdemir, "Kızımı kaçırdılar" diye şikâyetçi oldu. Ancak aile büyüklerinin araya girmesiyle iş tatlıya bağlandı. Emine'nin annesi şikâyetini geri çekti. Genç çifte düğün yapıldı. Evlendiler, mutlu bir yuva kurdular. Seda ve Fırat adında iki çocukları dünyaya geldi. Ancak, markette asgari ücretle çalışıp evini geçindiren Levent'in peşini kamu davası bir türlü bırakmadı. Geçen 20 Şubat'ta [yani 2015'in Şubat'ında. O yıl Emine 24, Levent 27 yaşındaydı. Evliliklerinin üzerinden 9 yıl geçmişti.] 8 yıl 4 ay hapis cezası kesinleşince tutuklanan Levent Karakaya, Ankara Yenikent Cezaevi'ne konuldu. 9 yıl sonra gelen bu şok mahkeme kararı yüzünden genç kadın iki çocuğuyla birlikte ortada kaldı.

Aylık 400 TL olan kirayı ödeyemedi. Üç kira birikti. Ev sahibi "çık" deyince, çaresiz evindeki eşyaları yok pahasına sattı. Emine Karakaya, daha sonra, iki çocuğuyla birlikte, pazarcılık yaparak geçinen babasının evine yerleşti. Genç kadın 8 Haziran günü eşini ziyaret için Yenikent Cezaevi'ne gitti. Üzülmesin diye ona dışarıda yaşadığı sıkıntıları söylemiyordu. Duygusal geçen ziyaretin ardından cezaevi kapısında fenalaşan genç kadın yere yığıldı. Emine, yapılan müdahalenin sonrasında eve gönderildi. Dinlenmeye çekildi. Ama kimseyle konuşmuyor, sürekli uyuyordu. Üzüntüden felç geçirdiği, sol tarafının tutmadığı anlaşıldı.

Ankara Numune Hastanesi'ne kaldırılıp tedaviye alınan Emine Karakaya 3 gün önce aniden fenalaştı. Yoğun bakıma kaldırılan kadının beyin ölümü gerçekleşti. Cezaevindeki Levent Karakaya'ya durumu akrabaları anlattı. Önceki gün tutuklu bulunduğu cezaevinden jandarmalar eşliğinde Ankara Numune Hastanesi'ne getirilen genç adam yıkıldı. Levent Karakaya, beyin ölümü gerçekleşen eşini 20 dakika ziyaret etti. Ardından yeniden cezaevine götürüldü. Babası Murtaza Özdemir ve annesi Derya Özdemir ise çaresiz, kızları Emine'nin başında beklemeye devam etti. Geride ise dul bir koca, iki küçük çocuk, yürekleri yanan akrabalar ve acı bir hikâye kaldı."
*
Bu acı hikayeden 4 bin tane daha var.

Habere dikkat ettiniz mi? "Kamu davası" diyor. Yani, hiç kimse şikayetçi değil ama "hukukumuz" Levent'in yakasına yapışıyor. Çünkü "feminizm" hukukumuzun yakasına yapışmış. Leventleri hapse attırıncaya, emineleri öldürünceye kadar da bırakmayacak.

Erken evlilik mağdurları, çocuk haklarının, kadın haklarının, yaşlı haklarının, insan haklarının iğrenç bir yalan olduğunu ifşa ediyor.

Emine ölmüş, kadın hakları savunucularının umurunda mı?

Çocuklar; anaları ölmüş, babaları hapse atılmış, yetim ve öksüz kalmışlar, çocuk hakları savunucularının umurunda mı?

Büyük anne-büyük babalar, kızları/gelinleri ölmüş, damatları/oğulları hapiste, yanıp yakılıyorlar, insan hakları savunucularının umurunda mı?

Emine Karakaya'yı google'da aratırsanız, dünyanın bütün emineleri çıkıyor ama Emine Karakaya çıkmıyor. Twitter da arattım, dünyanın bütün emine karakayaları çıkıyor, Emine Karakaya çıkmıyor. Hatta, EMİNEM grubu çıkıyor, Mahmut Karakaya, Ferhat Karakaya (isimleri değiştirdim) çıkıyor, Emine Karakaya yok. Emine'nin sosyal medyada ölüsünü bile bulamıyorsunuz. Asıl sorun bu zaten. Emine'yi yasalarla öldürdüğümüz yetmiyor, onu kendi aramızda da öldürüyoruz. Onu hatırlanmaz kılıyoruz. Emine ölmeye devam ediyor.

Dünyanın bütün riyakarlıklarını şu üç kavramda bulabilirsiniz: "İnsan hakları", "kadın hakları", "çocuk hakları".

İşte Emine Karakaya, bu riyakarlığı ifşa ediyor; ve onun gibi 4 bin tanesi daha.

Buradan Emine'ye sesleniyorum:

Kimsenin umurunda değilsin Emine. Hiç kimsenin. Sen de, çocukların da, anne-baban da... Kocan zaten değil; "Daha da beter olsun..." (Haberde dikkatinizi çekmiştir, karısının cenazesi için Levent'e "20 dakika" izin vermişler. Sonra tekrar hapishaneye...).

Dünyanın bütün leventlerini onun yanına göndermeye, dünyanın bütün eminelerini senin yanına göndermeye ahdetmiş bir hukukumuz var.

"Hukukumuz" dediysem, yanlış anlama. Yüzünü hiç görmediğimiz adamlar, hiç gitmediğimiz Brüksel'de yazdılar bu kuralları. Sonra bizim de hukukumuz oldu.

Kadın hakları mı? Onlar ne mi düşünüyorlar:

"Olmaz olsun senin gibi kadın."

Olmaz oldun ya zaten!

Senin hiç bir pazarlık gücün yok Emine. 
Haberini yapan gazete bile senin için şöyle demiş: "Çocuk Gelin."

Şunu iyice bil Emine: Onlara göre "çocuk" olman sorun değildi, "gelin" olman sorundu. O yüzden başına geldi bunlar.

Senin arkandan "ah" diyecek bir tek kadın hareketi yok bu dünyada. Senin tezini yazdıracak bir tek akademisyenimiz yok. Dünyanın en ipe sapa gelmez konularını tartışmaya devam ediyoruz.

Yalnızsın, bunu iyice bil. Onların aradığı "kadın" sen değilsin. Görüyorsun, "kadın hakları sopası" nasıl da şaklamaya devam ediyor, geride bıraktıklarının sırtında.

Bu hukuka göre, senin bir hayvan ölüsü kadar değerin yok. 
Senin bir köpek kadar değerin yok Emine. Bizi "neler için" ağlattıklarını görüyorsun. Bizim sadece hukukumuz değil, acılarımız da ele geçirilmiş; merhametimiz, öfkemiz, korkumuz da ele geçirilmiş. Küresel vampirler neye üzülmemizi istiyorlarsa ona üzülüyor, neye öfkelenmemizi istiyorlarsa ona öfkeleniyor, neye merhamet etmemizi istiyorlarsa ona merhamet ediyoruz. O yüzden sana sıra gelmiyor. Düşünebiliyor musun Emine, seni bizim merhametimizle görünmez kılıyorlar!

Tam bu satırı yazdığımda sadece "köpek" yazıp twitter'dan arattım. İlk sırada ne çıktı biliyor musun:

"Hatay-Dörtyol'da bir sokak köpeğinin yaşadığı dram."

Ama daha da ilginci, bir kaç tweet sonra, 4 bin yıl önce, Sümer Kralı Ur-Namma'nın yazdığı bir tabletin üstündeki bir köpeğin ayak izleri!

4 bin yıl önce yaşamış bir köpeğin ayak izleri kadar değerin yok.

Öldün Emine, gerçekten öldün. 4 bin yıl önce yaşamış bir köpeğin ayak izi kadar da yoksun aramızda. 
*
Biz, seni öldüren bu hukuktan yana değiliz. 
Bu riyakar duygusallıktan yana değiliz.
Biz senden yanayız. 
*
Ülkemizin bütün "yerli ve millilerine" sesleniyorum: 
Emine'yi unutmayın. Çünkü o sizi asla unutmayacak. 
Bize en çok söylediğiniz şeyi, Emine'nin hatırası için, bir kez de biz size söylüyoruz: "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!" 
Emine'yle karşılaşacağınız gün gelmeden bu zulme bir son verin. 
*
"Hangi suçtan dolayı öldürüldü?" diye sorulduğu zaman... (Tekvir, 8-9)

Share
  Tweet
Yorum Analiz
İffetli olmak sadece kadınlara özgü değil

İffetli olmak sadece kadınlara özgü değil



Bizi yoldan çıkarabilecek potansiyel taşıyan süfli arzulardan nefsimizi arındırmak için somut tedbirler almak, tüm müminlerin ortak sorumluluğudur. İffetli olmayı sadece hanımlara indirgemek, cahiliyenin özelliğidir.
Şehid Seyyid Kutub'u rahmetle anıyoruz

Şehid Seyyid Kutub'u rahmetle anıyoruz



Cahiliyeden ayrışma, Kur'an neslinin ve onun öncülüğünde ümmetin yeniden inşası düşüncesini 20. yy'da Müslümanların gündemine taşımış olan ve bunun tek yolunun da yeniden Kur'an'a dönmekle mümkün olduğu gerçeğinin altını çizmiş bulunan şehid Seyyid Kutub'u şehadetinin 54. yılında rahmetle anıyoruz.

"Asıl virüs ekranda"



Gençlere uyuşturucu ve LGBT sapkınlığını aşılama misyonunu üstlenen ABD merkezli dijital yayın platformu Netflix’in, toplumsal değerleri aşındırmak üzere kurguladığı son yapımı, “Aşk 101”e tepkiler gelmeye devam ediyor.
Kriz Yönetiminde Kitle Psikolojisi İhmal Edildi

Kriz Yönetiminde Kitle Psikolojisi İhmal Edildi



Sokağa çıkma yasağı kararı sonrası ortaya çıkan manzara kriz dönemlerinde kitlelerin psikolojisini tamamen göz ardı ederek “kuruyemiş, cips ve kola kuyruğuna girmiş şuursuz ve açgözlü güruhlar” şeklinde niteleyen trollerin söylemi etrafı kapladı.
‘Koronavirüs, kapitalist sistemin maskesini düşürdü’

‘Koronavirüs, kapitalist sistemin maskesini düşürdü’



Kültür, sanat ve edebiyat sitesi ‘Dünyabizim’de, M. Nihat Malkoç imzasıyla yayınlanan makalede, 'koronavirüsün, kapitalist sistemin maskesini düşürdüğü' vurgulandı.

"Zaman Siyasi Hesap Yapma Zamanı Değildir"



Koronavirüsü salgını sebebiyle oluşacak ekonomik sıkıntıların, tek elden yürütülecek çalışmalarla giderilmesinin zorluğuna işaret eden yazar Hamza Er, "zaman siyasi hesaplaşmalardan sıyrılarak insanlara el uzatma zamanıdır" dedi.
Yeni Dünya Düzeni fırsatçıları

Yeni Dünya Düzeni fırsatçıları



Yeni moda yaklaşımlarından biri de, bundan sonra tarihin “Koronadan Önce-Korona’dan Sonra” diye takvimlendirileceği. Bu yaklaşıma göre, karşı karşıya kaldığımız salgın dünyada öylesine büyük değişimlere yol açacakmış ki, 2020 bundan sonra yeni “Milad” olarak nitelendirilecekmiş.
Koronavirüs Bizi Uzlete mi Davet Ediyor?

Koronavirüs Bizi Uzlete mi Davet Ediyor?



Uzlet de insana huzur veren bir araç olarak görülürse kişinin zorunlu da olsa evde kalması, bir hapis cezasından ziyade manevî özgürlüğünü sağlayan bir ruhî yolculuktur. Her hayırda bir musibet vardır.
Panikten Kurtulmanın Yolu

Panikten Kurtulmanın Yolu



Dr. Vehbi KARAKAŞ, "Korona Virüsü Kaynaklı Panikten Kurtulmanın Yolu" başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.
Yaşlılarımıza Karşı Vazifelerimiz

Yaşlılarımıza Karşı Vazifelerimiz



Ali Rıza Demircan Hoca, "Allah’ın kanunu olan ihtiyarlığın ömrün bereketli bir dönemi olabilmesi için yarınların ihtiyarları olan bugünün gençlerine de görevler düşmektedir." diyor.
Ramazan Yazçiçek Tevekkül'ü yazdı

Ramazan Yazçiçek Tevekkül'ü yazdı



Ramazan Yazçiçek Tevekkül konusunu gündeme aldı. İçerisinde bulunduğumuz şu günlerde yazı daha bir anlam kazanıyor.
Koronavirüs Salgını, Risk Toplumu ve Sosyo-Psikolojik Sonuçları

Koronavirüs Salgını, Risk Toplumu ve Sosyo-Psikolojik Sonuçları



“Çin’de ortaya çıkarak hızla dünyaya yayılan Kovid-19 salgınının yol açtığı sosyo-psikolojik durum, küreselleşme sürecinde risklerin öngörülemez ve tanımlanamaz bir niteliğe sahip olduğunu gösteriyor.”
Ayetullah Koronavirüs ve Duamız

Ayetullah Koronavirüs ve Duamız



Fevzi Zülaloğlu, Koronavirüs Salgınına karşı güzel bir Kur'an Duası yapıyor.
Corona Virüs Yapmadı Bütün Bunları…

Corona Virüs Yapmadı Bütün Bunları…



Corona virüsü, farkındalık oluşturdu bizim için… İnsan olduğumuzun farkına vardık…Allah’ın (cc) koyduğu nizam karşısında aciz olduğumuzun farkına vardık…
Yaşlılarımızın Görevleri

Yaşlılarımızın Görevleri



Ali Rıza Demircan Hoca, "İhtiyarlık da Bir Nimettir/Yaşlılarımızın Görevleri" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
‘Evde Kal’ Tamam da Nasıl?

‘Evde Kal’ Tamam da Nasıl?



Evet kabul edelim ki “evde kal” maalesef bir orta ve üst sınıf çağrısı. 
“Evlerinizi Mabed Edinin”

“Evlerinizi Mabed Edinin”



Nitekim Yunus suresinin 87. âyeti, iki peygambere, Hz. Musa ve Hz. Harun’a hitap ediyor gibi görünürken, aslında hem indiği dönemin muhatapları olan Ashab-ı Kiram’ın hem de sonradan gelecek Ümmet-i Muhammed’in karakterlerini inşa ediyor…
Bu ihmalkârlık, sorumsuzluk niçin?

Bu ihmalkârlık, sorumsuzluk niçin?



Basketbolcu eşinin karnı burnunda salonda eşini desteklediği haberi üzerine bir mukayese yapan Hamza Er, Müslümanların halini sorgulayarak, "Müslüman kadınlar bu hayattan çekilirse, öğretmenlik, örneklik misyonlarını terk ederlerse neslin bozulmasından şikâyet etmeye hakkımız olacak mı?" diyor.
Eğitim politikasını ABD mi belirliyor?

Eğitim politikasını ABD mi belirliyor?



Hayrettin Karaman: 1949’daki anlaşma uyarınca Türkiye’deki eğitim politikasını ABD mi belirliyor? diye soruyor.
“Ama Mursi ve İhvan’ın Hataları Vardı!” diyen zavallılar

“Ama Mursi ve İhvan’ın Hataları Vardı!” diyen zavallılar



Ordu, sivil halkın ve siyasetçilerin üzerinden silindir gibi geçerken, devireni değil de devrileni eleştirmek, en hafif ifadeyle zulmü alkışlamak ve zalimin sırtını sıvazlamaktır.
Mısır'ın rüyası Mursi

Mısır'ın rüyası Mursi



Haşim Akın Muhammed Mursi ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Rüya deyince aklına Mısır’ın geldiğini ifade eden Akın, Mursi’nin vefatını, Peygamberlerden günümüze ülkede verilen mücadelelerin son halkası olarak görüyor.
Okumayı ve yazmayı bırakanları nasıl tanıyabilirsiniz?

Okumayı ve yazmayı bırakanları nasıl tanıyabilirsiniz?



“Okumakla olmuyor” derler, “yazmak da bir şey ifade etmiyor” diye sızlanırlar. Bu kişiler nezdinde “düşünmek” de beyhude kürek çekmeye benzer bir yorgunluktur. Hüseyin Akın Milli Gazete'de yazdı...
Bir oy uğruna ne taklalar atılıyor

Bir oy uğruna ne taklalar atılıyor



Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, yazısında AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nihat Zeybekçi’nin “içki” çıkışını yorumlamış.
Şişirilmiş bir portre olarak Mustafa Kemal kurgusu

Şişirilmiş bir portre olarak Mustafa Kemal kurgusu



Yıldıray Oğur, “Atatürk”ü konu alan yazılı literatürü mercek altına aldığı yazısında Mustafa Kemal’in nasıl da bütün “en”leri şahsında toplayan şişirilmiş bir portre olarak betimlendiğine ve fütursuzca başvurulan yalanlara dikkat çekiyor.
Hayırlı Cumalar Sergisi

Hayırlı Cumalar Sergisi



İsmail Kılıçaslan'ın Türkiye'deki sosyolojik değişime dikkat çektiği yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
Türkiye'de 18 yaş altına zina serbest, evlilik suç!

Türkiye'de 18 yaş altına zina serbest, evlilik suç!



Aile ve sosyal konulara sünnetullah çerçevesinde yaklaşım gösteren Sema Maraşlı kim ne der demeden gerçekleri dile getirmeye devam ediyor. Maraşlı bu yazısında da erken yaşta evlenip tecavüzcü deyip hapse tıkılan mağdur erkek ve eşlerini konu edindi.
Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor?

Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor?



Afganistan İslam Emirliği Taliban Hareketi’nin El İmarat-Cihad’ın Sesi adlı internet sitesinde ‘Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor’ başlıklı bir makale yayınlandı.
İnsan doğası İslam'ı ister

İnsan doğası İslam'ı ister



Allah insanlar arasından şeçip görevlendirdiği Elçileri/Peygamberleri aracılığıyla yasalar göndermiş, kodladığı güzelliklerin yaşanılmasını, çirkinliklerden de kaçınılmasını emretmiştir. Sorgulanacak insan Cennet’le nimetlendirilecek veya Cehennem ile azap edilecektir.
Hakan Albayrak: Bu adalet bizim değil

Hakan Albayrak: Bu adalet bizim değil



Karar Gazetesi yazarı Hakan Albayrak, Saraybosna'da yaşadığı bir anısını kaleme aldığı yazısında, önemli bir noktaya işaret ediyor.
Atasoy Müftüoğlu: Yanlış Bilincin Saltanatı

Atasoy Müftüoğlu: Yanlış Bilincin Saltanatı



İslam dünyası toplumları, karşı karşıya bulundukları, temel-hayati-varoluşsal sorunları, ontolojik-epistemolojik derin bağımlılığı bir sorun olarak görmediği için, yanlış bilincin saltanatı ile kitleleri büyülemeye çalışıyor.
                             
Normal Görünüm