Yorum Analiz

‘Koronavirüs, kapitalist sistemin maskesini düşürdü’



Kültür, sanat ve edebiyat sitesi ‘Dünyabizim’de, M. Nihat Malkoç imzasıyla yayınlanan makalede, 'koronavirüsün, kapitalist sistemin maskesini düşürdüğü' vurgulandı.

Kültür, sanat ve edebiyat sitesi 'Dünyabizim'de, M. Nihat Malkoç imzasıyla yayınlanan makalede, koronavirüsün, kapitalist sistemin maskesini düşürdüğü vurgulandı.

Malkoç'un makalesinin tam metni şöyle:

Her şey Çin'in Vuhan şehrinde görülen ilk koronavirüs vakasıyla başladı

İnsanlık tarihi bugüne kadar nice büyük menfi hadiselerle karşılaşmıştır. Depremler, sel felâketleri, yangınlar, savaşlar ve salgın hastalıklar bunlardan bazılarıdır. Fakat zor zamanlarda birlik olmasını bilen insanoğlu bu olaylarda çok büyük maddî ve manevî kayıplar verse de bunların da üstesinden gelmesini bilmiştir. "Yiğit düştüğü yerden kalkar" sözü misali tekrar hayatını idame ettirmiştir. Çünkü her şeye rağmen hayatta devamlılık esastır.

Bugün Müslüman'ıyla gayrimüslimiyle insanlık büyük bir imtihandan geçiyor. Her şey Çin'in Vuhan şehrinde ilk koronavirüs vakasının tespit edilmesiyle başladı. Sonra domino misali peşi geldi; virüs tüm dünyaya yayıldı. Gün geldi gizli bir el bizi sokaktan çekip aldı.
Kadim zamanlarda tarihi "Milâttan Önce (MÖ)" ve "Milâttan Sonra (MS)" diye ikiye ayıranların pabucu çoktan dama atıldı. Sanırım artık tarih konuşulurken "Korona'dan Önce (KÖ)" ve "Korona'dan Sonra (KS)" diye ifadeleri kullanılacak. Çünkü korona, insan hayatında ve bilinçaltında çok şeyleri değiştirdi. Bundan sonra tarih o eski mecrasında akmayacak. Korona, hayata bakışımızı ve zamanda akışımızı hissedilir derecede değiştirecek.

Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük olan, ancak yüksek teknoloji eseri mikroskoplarla görülebilen korona virüsü, dünyada öldürme teknolojisinin yaşatma teknolojisine galip geldiğini ayan beyan ortaya koymuştur. Zira teknolojinin bu kadar ilerlediği bir zamanda dünyanın zekâ küpleri minnacık bir virüsle bile baş edemiyor. Aşısı bulunamıyor. Her gün binlerle ifade edilen insan, bu alçak virüs yüzünden hayatını kaybediyor. Dünyanın dört bir yanından on binlerce insan da bu virüse yakalanıyor.

kckYYYppoulkmnnghtb


Belli ki vahşi kapitalizm tehlike, hatta ölüm çanları çalıyor

Yeni nesil Covid-19 virüsü on yıllardır insanlığın kanını emen ve vicdanları tarumar eden kapitalist ekonomi politikalarının maskesini düşürmüştür. Virüsün ümüğünü sıktığı İtalya, İspanya ve Fransa gibi Avrupa ülkeleri bundan sonra ellerini başlarına koyup "Ben nerde yanlış yaptım?" sorusunu kendilerine soracaklardır. Yeni bir Fransız İhtilâli kapıdadır.
Nüfusu bir buçuk milyarı bulan komünist Çin'in Vuhan şehrinden yola çıkan minik bir virüsün koca kapitalizme kafa tuttuğunu müşahede ettik. O kapitalizm ki ömrünü insanlığı sömürmekle geçirdi. Fakirden alıp zengine verdi. Böylece zengin daha çok zenginleşirken fakir daha çok fakirleşti. İnsanlıktan ve merhametten nasibini almayan bu ekonomik sistem çalışmak, üretmek ve kazanmaktan başka bir şey düşünmedi. İnsanı makine gibi gördü. Bir avuç zenginin daha da zenginleşmesi ve semirmesi için hayatı alabildiğine hızlandırdı.

Parayı bu çağın modern bir putu haline getiren kapitalizm, kadını iş hayatının mahkûmu yaptı. Çalışan anne babaların çocukları için kreşler açtırarak aile kavramını çöp sepetine attı. Çocukları annelerinden uzaklaştırdı. Annelerle çocukları birbirine yabancılaştırdı. Malum olduğu üzere bugünlerde herkes evde bir çeşit mahkûm hayatı yaşıyor. Şimdi bu zor(un)lu ev hapsine en çok anne babalarını göremeyen çocuklar sevinmiştir. Çocuklar bu sayede uzun bir aradan sonra anne kokusunu doyasıya içlerine çekmişlerdir.
Vicdanları dumura uğratan vahşi kapitalizm daha çok kazanmak için her şeyi mubah gördü. İnsanın maddî yanıyla beraber bir kalbi ve ruhu olduğunu hiç hatırlamak istemedi. İnsanlara var oluş sebebini, dünyaya geliş nedenini düşünme fırsatı vermedi. Nerede bir mazlum görse üzerine çullandı, boğazını sıkıp vahşice öldürdü. Şimdi adi bir virüs yüzyıllardır insanlığının kanını bir vampir misali emen kapitalizmin boğazını sıkıyor.

1_MajAzYSF1wd0J_3RYUq2kQ


İnsanlığını (eşref-i mahlukatlığını) kaybetme arifesindeki insanoğlu, üzerindeki kibir ve enaniyet yükünü ilk fırsatta atmak, kendisiyle ve kendi dışındaki varlıklarla (doğayla ve doğa içindeki bütün canlılarla) barışmak ve helâlleşmek mecburiyetindedir. Aksi halde Allah'ın "El-Kahhar" sıfatı peşimizi bırakmayacaktır. Zira Hakk'ın sabrı da bir yere kadardır.
Korona'dan sonra (KS) insanlık aynı gemide olduğunu veya aynı denizin sularıyla hayat bulan balıklar olduklarını sanırım bir kere daha görmüştür. Bu geminin bir yerlerinden delinmesine ve nihayetinde su almasına yol açanlar, öte yandan bu denizi (insanlık denizini) kurutarak çölleşmesine sebep olanlar aynı zulüm ve kan çeşmesinin oluklarına su taşımaktadır. Çağın egemenleri buna göz yumarsa bunun karşılığı hayat olan ağır bedelini tüm insanlık ödeyecektir. İnsanlık kendi biriktirdiği kanda boğulma gerçeğiyle baş başa kalacaktır.

Bugün bu yaşlı dünyada hayat sürmekte olanlar zengininden fakirine, Müslüman'ından gayrimüslimine, yaşlısından gencine, kadınından erkeğine bütün insanlık aynı tehditten muzdariptir. İstisnasız herkes aynı düzeyde risk altındadır. Covid-19 virüsü, önlem almayan herkese aynı mesafededir. Kimse bu necis virüsü çıplak gözle görememekte, kendisine musallat olmadan da varlığını hissedememektedir. Virüsün ne zaman nereden geleceği de belli değildir. Hayatımızdan ne zaman çekileceği de meçhuldür. O yüzden bu dert, Asyalısından Avrupalısına insanlığın ortak derdidir. Hepimizin yapacağı tek şey var; o da evimize kapanmak, insanlarla yüz göz olmamak, sosyal mesafeyi titizlikle korumak...

capitalism-reckoning-elitism-in-america-2019-1


Korona'nın insanlığa öğrettikleri yahut olanlara basiret nazarıyla bakmak

Gözle görülemeyecek kadar küçük, bir o kadar da sinsi olan koronavirüs tabir caizse bir mürebbi, bir hoca misali; yitiğini aramayı bırakın, onun farkında bile olmayan insanlığa çok şey öğretti. Tabii ki öğrenmek isteyenlere, henüz basiret nazarları körelmeyenlere.
Koronavirüs, hayatın adeta pamuk ipliğine bağlı muvakkat bir mühlet olduğunu, bu sürenin insanlığın faydasına değerlendirilmesi gerektiğini öğretti bizlere. Her gün basit sebeplerle bağırıp çağırdığımız, kalbini kırdığımız, öfke nöbetlerimizde çok kere insan yerine bile koymadığımız yakın ve uzak dostlarımızın bir anda hayattan çekilebileceklerini hatırladık. Hiç bitmeyecek sandığımız hayatın o kadar da uzun olmadığını, bir gün ölüm meleğinin önceden randevu almadan, çat kapı bizim de kapımızı çalabileceğini fark ettik.
Yıpratıcı olduğu kadar öğretici de olan korona günleri sokaktan tecrit edilen 65 yaş üstü (yaşlı) insanlarımızın bilerek veya bilmeyerek nasıl da eğlence malzemesi yapılarak tiye alındığını gösterdi. Hatta bazı gençler, yaşayan ataları konumundaki bu insanlara, sırf sokağa çıktıkları için nefretlerini kustular. Boyalı basının çokbilmiş bir yazarı parklarda oturan yaşlılara "angut" diyecek kadar bayağılaştı. Onları bu virüsün yegâne bulaştırıcısı gibi gösterme yanılgısına düştü. Yaşlı nüfus ülkenin sırtında kambur gibi gösterildi. Böylece bir de hiç istemediğimiz, hoş karşılamadığımız yaş ayrımcılığı (ageism) kavramı girdi hayatımıza.

Geçmişle güçlü köprüler kurmamızı sağlayan, hatıralarımızı zenginleştiren, her daim bir dağ gibi yaslandığımız bu tecrübe abidelerinin, feda edilmeye hazır yığınlar gibi algılanması, geleceğe dair ümitlerimizi azaltırken, endişelerimizi bir o kadar artırdı. Çünkü yaşlıların kalplerini kırmak gerçekte korona virüsünden tehlikelidir. Bu böyle biline!
Koronavirüs insanoğluna derin bir muhasebe yaparak (buna tefekkür de diyebiliriz) özüne dönmeyi öğretti. Kibirden yanlarına yaklaşılamayan, küçük dağları ben yarattım tavrıyla böbürlenerek dolaşan insanların nasıl da aciz olduklarını bir kere daha gördük.
Virüsten önce bir işten başka bir işe koşturan insanlar, virüsten sonra can sıkıntısından veya ne yapacağını bilememekten dolayı kitap okumaya başladı. Bu iyi işte! Artık çoktandır okumayı düşündüğümüz, fakat iş yoğunluğundan dolayı okuma imkânı bulamadığımız kitapları okuyoruz. Evde kalma süresi uzadıkça yeni kitaplar satın alıyoruz kendimize.

polyp_cartoon_capitalism_chess_democracy


Dünyanın egemen güçleri yüzyıllardan beri büyük bir silahlanma yarışı içine girmişlerdir. Bunun altyapısını hazırlamak için de bütün bütçelerini öldürme teknolojisi olan savaş sanayisine dair ar-ge çalışmalarına ayırmışlardır. Bu bağlamda sağlık (yaşatma) sanayisine/teknolojisine yönelik ar-ge çalışmaları devede kulak kabilindedir. Ama yaşanan son hadiseler insanları sağlık yatırımlarına daha çok yönelmeye mecbur bırakacaktır. Çünkü koronavirüs baskını sağlık alanındaki küresel sıkıntıları ve eksiklikleri ayan beyan göstermiştir. Devletler bu konuda halklarına hesap vermek mecburiyetindedir.

Koronavirüs, birbirleriyle kıyaslandığında refah ve sosyal düzeylerinin uçurumlar seviyesinde olduğu insanları bir şekilde eşitledi. O ki dünyanın en zengin ve tanınmış futbolcularıyla, basketbolcularıyla, kulüp başkanlarıyla, en şöhretli şarkıcılarıyla, film sektörünün lokomotifi olan artist ve aktörleriyle, yönettikleri devletlerin kaderleri ellerinde olan devlet başkanlarıyla, başbakan ve bakanlarıyla bizi aynı alınyazısında bir araya getirdi. Asgari ücretlisi de holding patronu da aynı dertten muzdarip şimdi. Hastalık doğu-batı, kuzey-güney, gelişmiş ülke-üçüncü dünya ülkesi, renk, ırk, dil, din ve sınır ayrımı yapmıyor. Çoktandır hiç bu kadar eşitlenmemiştik. Dünya milletleri herkesin eşit insan olduğunu anladı.
Gelişen teknolojiyle birlikte mesafelerin ortadan kalktığını, dünyanın büyük bir köye dönüştüğünü söyler dururduk. Bir anlamda bunun edebiyatını yapardık. İnsanlığa musallat olan virüs bunun bizzat hakikatini yaşatıyor bizlere. Çin'de çıkan virüs, insanlığı tehdit ediyor.

DTwWXtKW4AINhuu


Koronavirüsten sonra eğitim hayatında da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Uykuları kâbusa çeviren koronavirüs, eğitim hayatında da köklü değişiklikleri beraberinde getireceğe benziyor. Bunun emarelerini okulların tatil edilmesiyle birlikte, daha işin başında eğitim öğretim kurumlarının uzaktan eğitim çabalarıyla gördük. Virüs görülür görülmez hemen her kurum kendi önlemlerini alma kapsamında uzaktan eğitim altyapısını kurmaya, daha evvel böyle bir altyapısı olanlar da bunu güçlendirmeye başladı.

Türkiye'de daha önce bu anlamda Milli Eğitim Bakanlığı'na ait EBA (Eğitim Bilişim Ağı) adlı bir dijital eğitim platformu vardı. Okullarda eğitime ara verilmesiyle bu eğitim ağının altyapısı daha da güçlendirildi. Söz konusu ortamda eğitime yönelik materyaller artırıldı ve de içerik bakımından zenginleştirildi. Canlı eğitim sınıfları oluşturulmaya başlandı.
Türkiye'de koronavirüs nedeniyle sadece ilk, orta ve lise eğitimi veren kurumlar değil; üniversiteler de eğitime ara vermek zorunda kaldı. Ülke genelindeki yüz binlerce üniversite öğrencisi yüz yüze eğitimden mahrum kaldı. Onlar da başlarının çaresine bakmak için uzaktan eğitime dört elle sarıldılar. Zaten üniversitelerin bazıları bu konuda bir hayli tecrübeliydi.

Görünen o ki yeni tip Covid-19 virüsü Türkiye'nin ve dünyanın eğitim vizyonunda köklü değişikliklere kapı aralayacaktır. Bundan sonra birçok dersin eğitimi dört duvar arasında yapılmayacaktır. Eğitimde ufuk açıcı projelerle köklü değişimler hayatımızın bir parçası olacaktır. Böylece bazı şerlerin hayırlara vesile olacağı gerçeği tecelli edecektir.

tumblr_q4kbw6qbFC1xzrtw4o1_1280_1


Sokaklarda ölüm; yüreklerde panik, korku, endişe ve umutsuzluk kol geziyor

Gelinen nokta itibariyle koronavirüsle birlikte panik, korku, endişe ve umutsuzluk insanların sinir sistemlerini altüst etmiş durumdadır. Gün boyu ürpertici hastane görüntüleri veriliyor televizyonlardan. Yazılı ve görsel medya tamamen koronavirüse endekslenmiş. Artık kimse başka bir mevzuya girmiyor. Virüsün kendisinden çok, korkusu ürpertiyor insanı.
Herkes korkunun kölesi olmuş. Sosyal medya bunu fazlasıyla tetiklemiştir. Asılsız haberler, hiçbir tıbbî dayanağı olmayan söylentiler virüsten daha çabuk yayılarak zihinleri bulandırmıştır. Bu yüzden virüsün fizyolojik etkilerinin yanında psikolojik etkileri de kolay kolay silinmeyecektir. Bu olumsuz etkilerden uzak kalmak için sosyal medya izolasyonu gereklidir. Çünkü virüs bedeni, sorumsuz sosyal medya paylaşımları ruhları hasta ediyor.

Sokaklarda ölüm kol geziyor. İnsanlar cadde ve sokaklardan kovuldu. En sağlam ve en güvenilir sığınak evlerimiz. Antisosyallik moda, sosyalleşme demode şimdi! Eskiden gün boyu evde oturanlara şaşanlar, şimdi sokakta dolaşanların bu davranışlarına akıl erdiremiyor. İnsanlar huzurun evde olduğunu bu vesileyle bir kere daha anladı. İnsanlar dışarı çıkabilmenin ne kadar büyük bir nimet ne kadar büyük bir özgürlük olduğunu bu vesileyle fark etti.

Kaynak:dunyabizim.com

Share
  Tweet
Yorum Analiz
İffetli olmak sadece kadınlara özgü değil

İffetli olmak sadece kadınlara özgü değil



Bizi yoldan çıkarabilecek potansiyel taşıyan süfli arzulardan nefsimizi arındırmak için somut tedbirler almak, tüm müminlerin ortak sorumluluğudur. İffetli olmayı sadece hanımlara indirgemek, cahiliyenin özelliğidir.
Şehid Seyyid Kutub'u rahmetle anıyoruz

Şehid Seyyid Kutub'u rahmetle anıyoruz



Cahiliyeden ayrışma, Kur'an neslinin ve onun öncülüğünde ümmetin yeniden inşası düşüncesini 20. yy'da Müslümanların gündemine taşımış olan ve bunun tek yolunun da yeniden Kur'an'a dönmekle mümkün olduğu gerçeğinin altını çizmiş bulunan şehid Seyyid Kutub'u şehadetinin 54. yılında rahmetle anıyoruz.

"Asıl virüs ekranda"



Gençlere uyuşturucu ve LGBT sapkınlığını aşılama misyonunu üstlenen ABD merkezli dijital yayın platformu Netflix’in, toplumsal değerleri aşındırmak üzere kurguladığı son yapımı, “Aşk 101”e tepkiler gelmeye devam ediyor.
Kriz Yönetiminde Kitle Psikolojisi İhmal Edildi

Kriz Yönetiminde Kitle Psikolojisi İhmal Edildi



Sokağa çıkma yasağı kararı sonrası ortaya çıkan manzara kriz dönemlerinde kitlelerin psikolojisini tamamen göz ardı ederek “kuruyemiş, cips ve kola kuyruğuna girmiş şuursuz ve açgözlü güruhlar” şeklinde niteleyen trollerin söylemi etrafı kapladı.

"Zaman Siyasi Hesap Yapma Zamanı Değildir"



Koronavirüsü salgını sebebiyle oluşacak ekonomik sıkıntıların, tek elden yürütülecek çalışmalarla giderilmesinin zorluğuna işaret eden yazar Hamza Er, "zaman siyasi hesaplaşmalardan sıyrılarak insanlara el uzatma zamanıdır" dedi.
Yeni Dünya Düzeni fırsatçıları

Yeni Dünya Düzeni fırsatçıları



Yeni moda yaklaşımlarından biri de, bundan sonra tarihin “Koronadan Önce-Korona’dan Sonra” diye takvimlendirileceği. Bu yaklaşıma göre, karşı karşıya kaldığımız salgın dünyada öylesine büyük değişimlere yol açacakmış ki, 2020 bundan sonra yeni “Milad” olarak nitelendirilecekmiş.
Koronavirüs Bizi Uzlete mi Davet Ediyor?

Koronavirüs Bizi Uzlete mi Davet Ediyor?



Uzlet de insana huzur veren bir araç olarak görülürse kişinin zorunlu da olsa evde kalması, bir hapis cezasından ziyade manevî özgürlüğünü sağlayan bir ruhî yolculuktur. Her hayırda bir musibet vardır.
Panikten Kurtulmanın Yolu

Panikten Kurtulmanın Yolu



Dr. Vehbi KARAKAŞ, "Korona Virüsü Kaynaklı Panikten Kurtulmanın Yolu" başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.
Yaşlılarımıza Karşı Vazifelerimiz

Yaşlılarımıza Karşı Vazifelerimiz



Ali Rıza Demircan Hoca, "Allah’ın kanunu olan ihtiyarlığın ömrün bereketli bir dönemi olabilmesi için yarınların ihtiyarları olan bugünün gençlerine de görevler düşmektedir." diyor.
Ramazan Yazçiçek Tevekkül'ü yazdı

Ramazan Yazçiçek Tevekkül'ü yazdı



Ramazan Yazçiçek Tevekkül konusunu gündeme aldı. İçerisinde bulunduğumuz şu günlerde yazı daha bir anlam kazanıyor.
Koronavirüs Salgını, Risk Toplumu ve Sosyo-Psikolojik Sonuçları

Koronavirüs Salgını, Risk Toplumu ve Sosyo-Psikolojik Sonuçları



“Çin’de ortaya çıkarak hızla dünyaya yayılan Kovid-19 salgınının yol açtığı sosyo-psikolojik durum, küreselleşme sürecinde risklerin öngörülemez ve tanımlanamaz bir niteliğe sahip olduğunu gösteriyor.”
Ayetullah Koronavirüs ve Duamız

Ayetullah Koronavirüs ve Duamız



Fevzi Zülaloğlu, Koronavirüs Salgınına karşı güzel bir Kur'an Duası yapıyor.
Corona Virüs Yapmadı Bütün Bunları…

Corona Virüs Yapmadı Bütün Bunları…



Corona virüsü, farkındalık oluşturdu bizim için… İnsan olduğumuzun farkına vardık…Allah’ın (cc) koyduğu nizam karşısında aciz olduğumuzun farkına vardık…
Yaşlılarımızın Görevleri

Yaşlılarımızın Görevleri



Ali Rıza Demircan Hoca, "İhtiyarlık da Bir Nimettir/Yaşlılarımızın Görevleri" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
‘Evde Kal’ Tamam da Nasıl?

‘Evde Kal’ Tamam da Nasıl?



Evet kabul edelim ki “evde kal” maalesef bir orta ve üst sınıf çağrısı. 
“Evlerinizi Mabed Edinin”

“Evlerinizi Mabed Edinin”



Nitekim Yunus suresinin 87. âyeti, iki peygambere, Hz. Musa ve Hz. Harun’a hitap ediyor gibi görünürken, aslında hem indiği dönemin muhatapları olan Ashab-ı Kiram’ın hem de sonradan gelecek Ümmet-i Muhammed’in karakterlerini inşa ediyor…
Bu ihmalkârlık, sorumsuzluk niçin?

Bu ihmalkârlık, sorumsuzluk niçin?



Basketbolcu eşinin karnı burnunda salonda eşini desteklediği haberi üzerine bir mukayese yapan Hamza Er, Müslümanların halini sorgulayarak, "Müslüman kadınlar bu hayattan çekilirse, öğretmenlik, örneklik misyonlarını terk ederlerse neslin bozulmasından şikâyet etmeye hakkımız olacak mı?" diyor.
Eğitim politikasını ABD mi belirliyor?

Eğitim politikasını ABD mi belirliyor?



Hayrettin Karaman: 1949’daki anlaşma uyarınca Türkiye’deki eğitim politikasını ABD mi belirliyor? diye soruyor.
“Ama Mursi ve İhvan’ın Hataları Vardı!” diyen zavallılar

“Ama Mursi ve İhvan’ın Hataları Vardı!” diyen zavallılar



Ordu, sivil halkın ve siyasetçilerin üzerinden silindir gibi geçerken, devireni değil de devrileni eleştirmek, en hafif ifadeyle zulmü alkışlamak ve zalimin sırtını sıvazlamaktır.
Mısır'ın rüyası Mursi

Mısır'ın rüyası Mursi



Haşim Akın Muhammed Mursi ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Rüya deyince aklına Mısır’ın geldiğini ifade eden Akın, Mursi’nin vefatını, Peygamberlerden günümüze ülkede verilen mücadelelerin son halkası olarak görüyor.
Okumayı ve yazmayı bırakanları nasıl tanıyabilirsiniz?

Okumayı ve yazmayı bırakanları nasıl tanıyabilirsiniz?



“Okumakla olmuyor” derler, “yazmak da bir şey ifade etmiyor” diye sızlanırlar. Bu kişiler nezdinde “düşünmek” de beyhude kürek çekmeye benzer bir yorgunluktur. Hüseyin Akın Milli Gazete'de yazdı...
Bir oy uğruna ne taklalar atılıyor

Bir oy uğruna ne taklalar atılıyor



Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, yazısında AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nihat Zeybekçi’nin “içki” çıkışını yorumlamış.
Şişirilmiş bir portre olarak Mustafa Kemal kurgusu

Şişirilmiş bir portre olarak Mustafa Kemal kurgusu



Yıldıray Oğur, “Atatürk”ü konu alan yazılı literatürü mercek altına aldığı yazısında Mustafa Kemal’in nasıl da bütün “en”leri şahsında toplayan şişirilmiş bir portre olarak betimlendiğine ve fütursuzca başvurulan yalanlara dikkat çekiyor.
Hayırlı Cumalar Sergisi

Hayırlı Cumalar Sergisi



İsmail Kılıçaslan'ın Türkiye'deki sosyolojik değişime dikkat çektiği yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
Türkiye'de 18 yaş altına zina serbest, evlilik suç!

Türkiye'de 18 yaş altına zina serbest, evlilik suç!



Aile ve sosyal konulara sünnetullah çerçevesinde yaklaşım gösteren Sema Maraşlı kim ne der demeden gerçekleri dile getirmeye devam ediyor. Maraşlı bu yazısında da erken yaşta evlenip tecavüzcü deyip hapse tıkılan mağdur erkek ve eşlerini konu edindi.
Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor?

Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor?



Afganistan İslam Emirliği Taliban Hareketi’nin El İmarat-Cihad’ın Sesi adlı internet sitesinde ‘Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor’ başlıklı bir makale yayınlandı.
İnsan doğası İslam'ı ister

İnsan doğası İslam'ı ister



Allah insanlar arasından şeçip görevlendirdiği Elçileri/Peygamberleri aracılığıyla yasalar göndermiş, kodladığı güzelliklerin yaşanılmasını, çirkinliklerden de kaçınılmasını emretmiştir. Sorgulanacak insan Cennet’le nimetlendirilecek veya Cehennem ile azap edilecektir.
Erken evlilik mağdurları neyi ifşa ediyor?

Erken evlilik mağdurları neyi ifşa ediyor?



"Ankara Altındağ'da Yenidoğan semtinde oturan Emine Özdemir ve Levent Karakaya, 2006'da birbirlerine âşık oldu. Emine o zaman 15, Levent ise 18 yaşındaydı. Kızın yaşı küçük olduğu için aile evlenmelerine izin vermedi. Gençler birlikte kaçtı.
Hakan Albayrak: Bu adalet bizim değil

Hakan Albayrak: Bu adalet bizim değil



Karar Gazetesi yazarı Hakan Albayrak, Saraybosna'da yaşadığı bir anısını kaleme aldığı yazısında, önemli bir noktaya işaret ediyor.
Atasoy Müftüoğlu: Yanlış Bilincin Saltanatı

Atasoy Müftüoğlu: Yanlış Bilincin Saltanatı



İslam dünyası toplumları, karşı karşıya bulundukları, temel-hayati-varoluşsal sorunları, ontolojik-epistemolojik derin bağımlılığı bir sorun olarak görmediği için, yanlış bilincin saltanatı ile kitleleri büyülemeye çalışıyor.
                             
Normal Görünüm