Yorum Analiz

Hayırlı Cumalar Sergisi



İsmail Kılıçaslan'ın Türkiye'deki sosyolojik değişime dikkat çektiği yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Yeri gelmişken söylemeden geçmek olmaz. Aslına bakılırsa Türkiye’deki İslamcılık ya da son derece yanlış bir tanımlamayla “siyasal İslam” tartışmaları bana neredeyse büsbütün yanlış bir yerden yapılıyor gibi geliyor. Bidayetinden bu yana muhafazakâr reflekslerle uzak yakın ilişkisi olmayan İslamcılık, bir ideolojik yönelim olarak Türkiye’deki raf ömrünü tamamlamış görünüyor. Daha doğrusu AK Parti iktidarı ile birlikte en çok da maslahat gereği temel iddialarının pek çoğundan vazgeçip “sisteme angaje” yeni argümanlar üreterek bir çeşit “zombi ideoloji” haline geldi.

İsmail Kılçaslan / Hayırlı cumalar sergisi

Küratörlük mesleğiyle iştigal etseydim yapmayı düşündüğüm en önemli sergi “Hayırlı Cumalar -Türkiye’de değişen muhafazakârlığın gündelik sembolleri-” başlığını taşırdı. Esasen 90’lı yılların ortalarından itibaren başlayan ve AK Partili yıllar boyunca tavan yapan hatırı sayılır bir sosyolojik dönüşümün serencamını meraklı sanatseverlerle buluşturmuş olurdum böylece.

Sergiye, devasa bir nargile enstalasyonunu geçerek ulaşılırdı. “Hayırlı cumalar hacı abi” diyen Rus kızların ve “hayırlı cumalar” diyen travesti videolarının izlenebileceği bir video-art odası mutlaka düşünürdüm. “Adayız nasipse” isimli bir oda daha olurdu. Standart bir AK Partili adayın adaylık serüvenini grafik sanatçılarına özgün olarak tasarlatırdım. O ileriyi gösteren parmaklar, o memleket sevdalısı biyografiler, o beyaz gömlekler ve kırmızı kravatlar oldukça ilgi çekici olurdu zannediyorum.

Kehribar taklidi yapan katalin 33’lük tespihler ve Kayı tamgalı fabrikasyon yüzükler önemli bir yer teşkil ederdi. “Şaldan feraceye, bez çantadan haşemaya instagramda muhafazakâr moda” başlıklı seçkinin de oldukça dikkat çekici olacağını düşünüyorum.

Hat sanatına dâhil etmekte oldukça zorlanacağımız, çoğunluğu kötü ebru zeminler üzerine son derece kötü yazılmış yazılardan oluşan bir küçük sergiye de yer verirdim. Bu serginin adı “Al ve Yükselmeyi Dene” olurdu.

Tabii, projeye adını veren asıl sergi yani “Hayırlı Cumalar Sergisi” oldukça şaşaalı olurdu. Onlarca hayırlı cumalar grafiğinin yer alacağı serginin en dikkat çekici parçası, Sultanahmet Camii fonuna photoshop ile yerleştirilmiş Trump’ın “hayırlı cumalar” dilediği tasarım olurdu.

Sosyolojik dönüşüm dedik değil mi? Şurasını hep atlıyoruz sanırım. Türkiye’de iktidarlar sosyolojinin dönüşmesiyle nadiren el değiştirirler ve fakat sosyolojinin dönüşümünde hep motor güç olurlar.

Karşısında ya da yanında olmanız çok bir şey ifade etmez. İktidar ülkenin ana rengini belirlerken siz de o ana rengin içinde yoğrulur, evrilip devrilirsiniz. Türkiye böyledir. Tek başına “hayırlı cumalar” cümlesinin yıllar içerisindeki yaygınlaşmasını takip etmek bile mesele hakkında bir fikir sahibi yapabilir bizi. Dikkat isterim: Seneler içerisinde Cuma namazı kılma alışkanlığının artış istatistiği ile “hayırlı cumalar” mesajlarının yaygınlaşma istatistiğini paralel olarak okumak çok ilginç sonuçlara götürebilir bizi.

Bile isteye “muhafazakar” kelimesini kullanmayı tercih ettiğimi izaha gerek yok zannediyorum. “Berbat bir statüko koruyuculuk” anlamında “muhafazakar” demiyorum fakat. Daha çok “dine diyanete ortalama duyarlılık taşıyan, piyasa ekonomisine iman etmiş, yarı milliyetçi yarı dindar insan teki” manasına gelen Türkçe anlamını tercih ederek kullanıyorum.

Yeri gelmişken söylemeden geçmek olmaz. Aslına bakılırsa Türkiye’deki İslamcılık ya da son derece yanlış bir tanımlamayla “siyasal İslam” tartışmaları bana neredeyse büsbütün yanlış bir yerden yapılıyor gibi geliyor. Bidayetinden bu yana muhafazakâr reflekslerle uzak yakın ilişkisi olmayan İslamcılık, bir ideolojik yönelim olarak Türkiye’deki raf ömrünü tamamlamış görünüyor. Daha doğrusu AK Parti iktidarı ile birlikte en çok da maslahat gereği temel iddialarının pek çoğundan vazgeçip “sisteme angaje” yeni argümanlar üreterek bir çeşit “zombi ideoloji” haline geldi, getirildi İslamcılık. Bunu bir bakıma “perestroyka sonrası temel iddialarından vazgeçen Avrupa merkezli sosyalizm” ile benzer şekilde düşünebiliriz.

Tabii, perestroyka sonrası ortaya konulan “sosyalizm, asıl şimdi” başlıklı açılımın bir benzerini Türkiye İslamcılığının da yapıp yapamayacağını zaman gösterecek. En büyük, en temel iddialarından aslında vazgeçip bir takım “maslahat durumlarına” sığmakla yetinen İslamcılık kendisine yeni uğraşı alanları, yeni tezler üretip entelektüel sürekliliğini sağlayabilir mi? Dahası bunu sağlarsa bu ne işe yarar? Elbette bunu da zaman gösterecek.

Şimdilik, “faizsiz ekonomik model, ortak İslam ordusu, ortak İslam pazarı” gibi devasa fikirlerinden ricat etmiş, piyasaya gayetle uyum sağlamış görünüyor Türkiye İslamcılığı. Bundan sonraki serencamını da doğrusu merak ve hayretle bekliyorum.

Hay Allah. Sergi fikrinden başlayıp nerelere ilerlettik yazıyı. Bu seferlik de böyle dağınık olsun madem.

Hayırlı cumartesiler.

Share
  Tweet
Yorum Analiz
Bu ihmalkârlık, sorumsuzluk niçin?

Bu ihmalkârlık, sorumsuzluk niçin?



Basketbolcu eşinin karnı burnunda salonda eşini desteklediği haberi üzerine bir mukayese yapan Hamza Er, Müslümanların halini sorgulayarak, "Müslüman kadınlar bu hayattan çekilirse, öğretmenlik, örneklik misyonlarını terk ederlerse neslin bozulmasından şikâyet etmeye hakkımız olacak mı?" diyor.
Eğitim politikasını ABD mi belirliyor?

Eğitim politikasını ABD mi belirliyor?



Hayrettin Karaman: 1949’daki anlaşma uyarınca Türkiye’deki eğitim politikasını ABD mi belirliyor? diye soruyor.
“Ama Mursi ve İhvan’ın Hataları Vardı!” diyen zavallılar

“Ama Mursi ve İhvan’ın Hataları Vardı!” diyen zavallılar



Ordu, sivil halkın ve siyasetçilerin üzerinden silindir gibi geçerken, devireni değil de devrileni eleştirmek, en hafif ifadeyle zulmü alkışlamak ve zalimin sırtını sıvazlamaktır.
Mısır'ın rüyası Mursi

Mısır'ın rüyası Mursi



Haşim Akın Muhammed Mursi ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Rüya deyince aklına Mısır’ın geldiğini ifade eden Akın, Mursi’nin vefatını, Peygamberlerden günümüze ülkede verilen mücadelelerin son halkası olarak görüyor.
Okumayı ve yazmayı bırakanları nasıl tanıyabilirsiniz?

Okumayı ve yazmayı bırakanları nasıl tanıyabilirsiniz?



“Okumakla olmuyor” derler, “yazmak da bir şey ifade etmiyor” diye sızlanırlar. Bu kişiler nezdinde “düşünmek” de beyhude kürek çekmeye benzer bir yorgunluktur. Hüseyin Akın Milli Gazete'de yazdı...
Bir oy uğruna ne taklalar atılıyor

Bir oy uğruna ne taklalar atılıyor



Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, yazısında AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nihat Zeybekçi’nin “içki” çıkışını yorumlamış.
Şişirilmiş bir portre olarak Mustafa Kemal kurgusu

Şişirilmiş bir portre olarak Mustafa Kemal kurgusu



Yıldıray Oğur, “Atatürk”ü konu alan yazılı literatürü mercek altına aldığı yazısında Mustafa Kemal’in nasıl da bütün “en”leri şahsında toplayan şişirilmiş bir portre olarak betimlendiğine ve fütursuzca başvurulan yalanlara dikkat çekiyor.
Türkiye'de 18 yaş altına zina serbest, evlilik suç!

Türkiye'de 18 yaş altına zina serbest, evlilik suç!



Aile ve sosyal konulara sünnetullah çerçevesinde yaklaşım gösteren Sema Maraşlı kim ne der demeden gerçekleri dile getirmeye devam ediyor. Maraşlı bu yazısında da erken yaşta evlenip tecavüzcü deyip hapse tıkılan mağdur erkek ve eşlerini konu edindi.
Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor?

Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor?



Afganistan İslam Emirliği Taliban Hareketi’nin El İmarat-Cihad’ın Sesi adlı internet sitesinde ‘Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor’ başlıklı bir makale yayınlandı.
İnsan doğası İslam'ı ister

İnsan doğası İslam'ı ister



Allah insanlar arasından şeçip görevlendirdiği Elçileri/Peygamberleri aracılığıyla yasalar göndermiş, kodladığı güzelliklerin yaşanılmasını, çirkinliklerden de kaçınılmasını emretmiştir. Sorgulanacak insan Cennet’le nimetlendirilecek veya Cehennem ile azap edilecektir.
Erken evlilik mağdurları neyi ifşa ediyor?

Erken evlilik mağdurları neyi ifşa ediyor?



"Ankara Altındağ'da Yenidoğan semtinde oturan Emine Özdemir ve Levent Karakaya, 2006'da birbirlerine âşık oldu. Emine o zaman 15, Levent ise 18 yaşındaydı. Kızın yaşı küçük olduğu için aile evlenmelerine izin vermedi. Gençler birlikte kaçtı.
Hakan Albayrak: Bu adalet bizim değil

Hakan Albayrak: Bu adalet bizim değil



Karar Gazetesi yazarı Hakan Albayrak, Saraybosna'da yaşadığı bir anısını kaleme aldığı yazısında, önemli bir noktaya işaret ediyor.
Atasoy Müftüoğlu: Yanlış Bilincin Saltanatı

Atasoy Müftüoğlu: Yanlış Bilincin Saltanatı



İslam dünyası toplumları, karşı karşıya bulundukları, temel-hayati-varoluşsal sorunları, ontolojik-epistemolojik derin bağımlılığı bir sorun olarak görmediği için, yanlış bilincin saltanatı ile kitleleri büyülemeye çalışıyor.
Toplumun ve Bireyin Laikleştirilmesi

Toplumun ve Bireyin Laikleştirilmesi



Laik-Kemalist kadroların öncülük ettiği Cumhuriyet’in toplum projesi, modernizm öğretisi olan rasyonalist ve tek tipleştiren ulusalcı bir projedir. Amaç, Türk toplum düzenini, sosyal ilişkileri, maddi ve manevi medeniyeti, Batı Medeniyeti tipine çevirmek, radikal bir şekilde sosyal değişimi gerçekleştirmektir.
“İdlip Saldırısının Tetikleyeceği Krizler”

“İdlip Saldırısının Tetikleyeceği Krizler”



“Türkiye (…) ya saldırıyı engellemek ya da elinden gelen tüm imkânları seferber ederek savunma hattındaki tüm mücahit grupları desteklemek mecburiyetindedir.”
“İstismarın” Hikâyesi!

“İstismarın” Hikâyesi!



Geçen hafta Cumartesi Anneleri’nin tertip ettiği eylem polislerce dağıtıldı ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “İzin vermedik çünkü bu istismarın son bulmasını istedik.” dedi. Yıldıray Oğur, bugünkü yazısında, “istismarın” hikâyesini anlatıyor.
Kudüs Sadece Filistinlilerin Değildir

Kudüs Sadece Filistinlilerin Değildir



Daha önce yapılan bir baskında veya avlusunda yapılan bir ayinde güçlü bir sesle karşı çıkanlar nerede? Nerede Arap ve İslam ülkelerindeki resmi tavır ve tutum? Hatta siyasi partiler, parlamentoların, basın ve yayın organlarının sesi nerede? Nerede halkların tepkisi?
Yıldıray Oğur:Ey müminler TL’ye dönün!

Yıldıray Oğur:Ey müminler TL’ye dönün!



Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur: "Devlet, mesajlarını aktarmada her Cuma günü vatandaşlarının büyük bir çoğunluğunun toplandığı camilerde okunan hutbeleri hep iyi bir fırsat olarak gördü."
Güçlü Kadın – Ezilen Erkek = Güçlü Türkiye midir?

Güçlü Kadın – Ezilen Erkek = Güçlü Türkiye midir?



Seçim döneminde KADEM ve Ak Partili kadınlar “Güçlü Kadın Güçlü Türkiye” sloganı kullandılar. Slogan kulağa hoş geliyor da içini dolduran söylem yine yok. Sürekli bir kadın istihdamından, kadınların çalışma hayatına daha çok girmesinden bahsediliyor.
Çanlar Hümanizmin sonu için çalıyordu

Çanlar Hümanizmin sonu için çalıyordu



Ernest Hemingway dünya klasikleri arasına giren Çanlar Kimin İçin Çalıyor romanında savaşı, teknolojiyi, ölümü, inancı, ideolojileri ve modern yaşamı sorgular
Neden sömürülmeye müsait bir haldeyiz?

Neden sömürülmeye müsait bir haldeyiz?



Malik Bin Nebi, siyasî ve fizikî bağımsızlığın, zihnî bağımsızlık anlamına gelmediğini vurgular ve İslam ümmetini zihnî bağımsızlığa davet eder. Onun bu davetinin temelinde Ra’d Suresinin 11’inci ayeti vardır.
ABD-Türkiye ticaretinin tarihsel serüveni

ABD-Türkiye ticaretinin tarihsel serüveni



Türkiye-ABD ilişkileri tarihi süreç içinde birçok aşamadan geçip bugünlere geldi. Osmanlı döneminde başlayan ticari münasebetlerin günümüze kadar ki hikayesi merak konusu oldu
‘İnsan insanın yurdudur’

‘İnsan insanın yurdudur’



İnsan, insanın kurdudur şeklinde ifade edilen yıkıcı ve dehşet nitelikteki davranış kalıbının tek doğal egemen gerçeklik biçimi olarak kabul edildiği dünyamızda, insanın insanlaşması mümkün değildir. İnsan, insanın yurdudur şeklinde ifade ettiğimiz prensip, aslında insanın insanı kurban etmeyeceğinin bir başka ifadesidir…

"KHK hukuksuzluğuna maruz kalmak zulümdür!"



Özgür-Der yayınladığı basın açıklamasında bugün çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 18 bin 632 kişinin kamudan ihraç edilmesinin yeni mağduriyetler ve hukuksuzluklar yaratacağını belirtti.
Çocuklara küçük yaşlarda mahremiyet sınırlarını öğretmeli

Çocuklara küçük yaşlarda mahremiyet sınırlarını öğretmeli



Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Çocuğun yakın çevresinde risk grubunda kişiler varsa çocuğun aynı ortamda kalması engellenmelidir. Bir diğer husus ise çocuklara küçük yaşlarda mahremiyet sınırlarını öğretmektir." dedi.
Özçekim ölümleri bize ne söylüyor?

Özçekim ölümleri bize ne söylüyor?



Dünyanın dört bir yanından gelen özçekim esnasında yaşanan ölümlere ilişkin haberleri konu edindiği bugünkü yazısında Fatma Barbarosoğlu, “Kullandığımız aletlerin bizi nasıl kullandığını pek dikkate almıyoruz.” uyarısında bulunuyor.
Enbiya ve Rum Sureleri özelinde Şeriati’nin tarihe bakışı

Enbiya ve Rum Sureleri özelinde Şeriati’nin tarihe bakışı



Ali Şeriati, "İki Sure İki Yorum"da Kerim kitabımız yüce Kur’an’ın mesajını anlamayan, anlamak istemeyen, ona kulaklarını tıkayanların tarih boyunca hep zelil duruma düştüklerinden, kaybettiklerinden, helak olduklarından dem vuruyor. Fatih Pala yazdı.
10.000 ekmeğimizin sadece 3’ünü paylaşabildik

10.000 ekmeğimizin sadece 3’ünü paylaşabildik



2017’de dünya toplam gayri safı hasılasının yüzde 0,03’ünü ihtiyaç sahipleri ile paylaştı, yani ürettiği 10.000 ekmeğin sadece 3’ünü verebildi. Buna karşılık ürettiği her 10.000 ekmeğin 150/200 kadarını başta çöpe atarak israf etti.
Kur’an’ı teganni ile okumanın hükmü

Kur’an’ı teganni ile okumanın hükmü



Faruk Beşer, Yeni Şafak’taki yazısında Kur’an-ı Kerim’i teganni ile okumanın hükmünü tahlil etmiş.
Dinde Güncelleme Olur Mu?

Dinde Güncelleme Olur Mu?



Mehmet Alagaş kendisine "Dinde güncelleme olur mu" sorusunu cevaplıyor.
                             
Normal Görünüm