Yorum Analiz

Atasoy Müftüoğlu: Yanlış Bilincin Saltanatı



İslam dünyası toplumları, karşı karşıya bulundukları, temel-hayati-varoluşsal sorunları, ontolojik-epistemolojik derin bağımlılığı bir sorun olarak görmediği için, yanlış bilincin saltanatı ile kitleleri büyülemeye çalışıyor.

Müslümanlar olarak, nihai hakikate karşı sorumlu olmak bilincini kaybettiğimiz için, her dönemde kararsız kimlikler, kararsız kişilikler, kararsız duruşlar segiliyor, aidiyet belirsizliği ve karmaşası yaşıyoruz. Kendileri için düşünme yeteneğini kaybedenler, kişiliklerini nerede/nasıl konumlandıracaklarını bilmiyor. Bugün, her tür kişiliği çıkarlar/konjonktür belirliyor. Evrensel İslami zihin çok ufuklu, çok boyutlu, çok yönlü bir kişilik oluştururken, yerel zihin, millileştirilmiş zihin tek boyutlu, tek ufuklu zamane kişilikleri oluşturuyor.

Atasoy Müftüoğlu: Yanlış Bilincin Saltanatı

 Müslümanlar olarak, üzerinde hiç konuşmak istemediğimiz, kamusal/toplumsal/siyasal gündeme kazandırmaya cesaret edemediğimiz, derin zaaflarımız, sorunlarımız, patolojilerimiz, yanılsamalarımız, yenilgilerimiz, yoksulluklarımız, yoksunluklarımız, sessiz çaresizliklerimiz olduğu halde, düşünsel/kültürel/entelektüel/felsefi işgale-tahakküme-hegemonyaya alıştığımız/alıştırıldığımız, bu tahakküm ve hegemonyayı içselleştirdiğimiz halde, entelektüel/kültürel/felsefi anlamda kendimize ait özgün hiçbri şeye sahip olmadığımız halde, maddi ihtiraslar ve sömürgecilik temelinde şekillenen saldırgan ve küstah bir dünya görüşünün, hayat tarzının değerleriyle, kavram ve kurumlarıyla uzlaştığımız halde, kavramsal altüst oluşlara, algısal ve zihinsel birörnekleştirmeye maruz kaldığımız için, ısrarla yeni bir medeniyet kurmaktan, yeni bir tarih yapmaktan söz edebiliyoruz, söz etmeye devam edebiliyoruz.

Hangi toplumda, hangi kültürde olursa olsun, ilgili toplumun-kültürün ufkunun, karizmatik dini ya da politik figürlerin aklıyla/ufkuyla/bilinciyle sınırlı hale gelmesi halinde, ilgili toplumlarda, düşünsel-külürel-entelektüel-felsefi bir gelişme, üretkenlik, hareketlilik ve hayatiyet yaşanamaz. Bu tür toplumlarda bağımsız-eleştirel çok ufuklu zihinlerden, düşünürlerden, filozoflardan, entelektüel/felsefi kadrolardan-akımlardn-okullardan söz edilemez. Tek akla kapanan toplumlar kendi kendilerini akılsızlaştırmış olurlar. Aynı şekilde, İslam'ı resmi akla kapatarak kurumsallaştırmak da aklı ve düşünceyi yoksullaştırır.

Müslümanlar olarak, bizden önce yaşayanların düşüncelerini, yorumlarını, yaklaşımlarını, mutlaklaştırdığımız için, bugüne ilişkin sorumluluklarımızı yerine getirmek üzere düşünme, içerik üretme ihtiyacı duymuyoruz. Bu nedenledir ki, günümüz dünyasının, tarihinin çok ağır sorunlarıyla, baskı ve tehditleriyle karşı karşıya bulunduğumuz halde, din'i ilginin-düşüncenin-tasavvurun ve üretimin, gerçeklikle ilgili olmayan alanlarda yoğunlaşması sebebiyle, İslami etki üretemiyoruz. İslami etki üretebilmemiz için, İslami anlamda entelektüel bağımsızlığa sahip olmamız gerekir. Entelektüel anlamda bağımsızlığa, bağımsız kadrolara sahip olamayan, yerel sınırları aşan etki üretemeyen bir bünye yeni bir tarih yapmaktan söz edemez.

Müslümanlar olarak, nihai hakikate karşı sorumlu olmak bilincini kaybettiğimiz için, her dönemde kararsız kimlikler, kararsız kişilikler, kararsız duruşlar segiliyor, aidiyet belirsizliği ve karmaşası yaşıyoruz. Kendileri için düşünme yeteneğini kaybedenler, kişiliklerini nerede/nasıl konumlandıracaklarını bilmiyor. Bugün, her tür kişiliği çıkarlar/konjonktür belirliyor. Evrensel İslami zihin çok ufuklu, çok boyutlu, çok yönlü bir kişilik oluştururken, yerel zihin, millileştirilmiş zihin tek boyutlu, tek ufuklu zamane kişilikleri oluşturuyor.

Ekonomik bütünleşme, kültürel küreselleşme, laik evrenselleştirme çağında, dünyanın kapitalist model doğrultusunda örgütlendiği bir çağda, genç kuşakları evrensel İslami zihne ve ufka yabancılaştırarak, İslami tercihlerini, duygu alanına/hamaset alanına hapsederek, kişisel ve özel bir tercihe dönüştürerek yönlendirmeye çalışmak kültürel kötürümleşmeyi derinleştirecektir.

İslam, Müslümanlardan bilinç, dikkat, hassasiyet, birikim ve meraklarını, insanlık ve dünya hayatını, dünya tarihini kuşatacak şekilde genişletmelerini, zenginleştirmelerini ve güçlendirmelerini ister. Günümüzde İslam dünyası toplumları, İslamın bu hayati uyarısına rağmen, yerli ve milli bir dil doğrultusunda tercihler yaparak, yanlış bilinci toplumsallaştırıyor, kurumsallaştırıyor, resmileştiriyor. İslama sadakatin yerini, ulus-devletlere sadakat, evrensel zihnin yerini taşralı zihinler, İslamcılıkların yerini milliyetçilikler alıyor. İslam dünyası toplumlarında, Türkiye'de de yaşandığı üzere, siyasal rasyonellik her tür ilkesizliği meşrulaştırırken, bencillikler, benmerkezcilikler, başkalarını sömürmeyi kolaylaştırıyor. Her benmerkezcilik, başkalarını amaçlarına ulaşabilmek için araçsallaştırır. Bugünün dünyasında amaçlar doğrultusunda akıl yürütme yeteneğinin yerini, araçsal düşünme ve araçsal akıl yürütme yeteneği almıştır. Günümüzde bütün akıllar, insanlığın selameti için değil, çıkarlar doğrultusunda seferber ediliyor. Doğru ile yanlış arasındaki farkın bilincinde olmamak, ahlaki yetersizlikle ilgilidir.

İslam dünyası toplumları, karşı karşıya bulundukları, temel-hayati-varoluşsal sorunları, ontolojik-epistemolojik derin bağımlılığı bir sorun olarak görmediği için, yanlış bilincin saltanatı ile kitleleri büyülemeye çalışıyor. Yanlış bilinçle büyülenen, sahte bilincin ürettiği sahte umutlar ve sahte mutluluklarla hayatlarını sürdüren kitleler hiçbir zaman gerçek hayata, gerçek dünyaya ve gerçek tarihe uyanamazlar. Hangi bağlamda olursa olsun, her bağımlılığın, bağımsız/özgün üretkenliği, inşa'yı, yapılanmayı imkansız kıldığını bilmek, anlamak, öğrenmek gerekiyor. Bunları bilmek ve anlamak için, doğru-gerçek bilincin dilini yeniden öğrenmek, seküler bilginin himayesi altında, İslami bilinci söyleyen sözcüklere hayat hakkı tanınmadığını, tanınmayacağını görmek gerekiyor.

İslami iman'ın, kişiye özgü bir iman'a dönüştürülerek, sosyal, toplumsal, siyasal, ekonomik hayata, kültür ve eğitim hayatına pratik anlamda yansıtılmaktan alıkonulduğu, bu nedenle de bütünüyle değersizleştirildiği, şeyleştirildiği bir dönemde, İslami bilincin hiçbir şekilde araçsallaştırılamayacak, şeyleştirilemeyecek dilini, yeniden inşa etmek varoluşsal bir sorumluluğun yerine getirilmesiyle olacaktır. Gönüllü olarak, inanarak yaptığımız İslami tercihlerin, hangi mülahaza ile olursa olsun, yanlış bilincin yoluyla dayatılan tercihlerle değiştirildiği, değiştirilebildiği toplumlarda, İslami şahsiyet kavramının büyük bir çöküşle karşı karşıya olduğunu kaydetmek gerek. 

Venhar Haber

Share
  Tweet
Yorum Analiz
İffetli olmak sadece kadınlara özgü değil

İffetli olmak sadece kadınlara özgü değil



Bizi yoldan çıkarabilecek potansiyel taşıyan süfli arzulardan nefsimizi arındırmak için somut tedbirler almak, tüm müminlerin ortak sorumluluğudur. İffetli olmayı sadece hanımlara indirgemek, cahiliyenin özelliğidir.
Şehid Seyyid Kutub'u rahmetle anıyoruz

Şehid Seyyid Kutub'u rahmetle anıyoruz



Cahiliyeden ayrışma, Kur'an neslinin ve onun öncülüğünde ümmetin yeniden inşası düşüncesini 20. yy'da Müslümanların gündemine taşımış olan ve bunun tek yolunun da yeniden Kur'an'a dönmekle mümkün olduğu gerçeğinin altını çizmiş bulunan şehid Seyyid Kutub'u şehadetinin 54. yılında rahmetle anıyoruz.

"Asıl virüs ekranda"



Gençlere uyuşturucu ve LGBT sapkınlığını aşılama misyonunu üstlenen ABD merkezli dijital yayın platformu Netflix’in, toplumsal değerleri aşındırmak üzere kurguladığı son yapımı, “Aşk 101”e tepkiler gelmeye devam ediyor.
Kriz Yönetiminde Kitle Psikolojisi İhmal Edildi

Kriz Yönetiminde Kitle Psikolojisi İhmal Edildi



Sokağa çıkma yasağı kararı sonrası ortaya çıkan manzara kriz dönemlerinde kitlelerin psikolojisini tamamen göz ardı ederek “kuruyemiş, cips ve kola kuyruğuna girmiş şuursuz ve açgözlü güruhlar” şeklinde niteleyen trollerin söylemi etrafı kapladı.
‘Koronavirüs, kapitalist sistemin maskesini düşürdü’

‘Koronavirüs, kapitalist sistemin maskesini düşürdü’



Kültür, sanat ve edebiyat sitesi ‘Dünyabizim’de, M. Nihat Malkoç imzasıyla yayınlanan makalede, 'koronavirüsün, kapitalist sistemin maskesini düşürdüğü' vurgulandı.

"Zaman Siyasi Hesap Yapma Zamanı Değildir"



Koronavirüsü salgını sebebiyle oluşacak ekonomik sıkıntıların, tek elden yürütülecek çalışmalarla giderilmesinin zorluğuna işaret eden yazar Hamza Er, "zaman siyasi hesaplaşmalardan sıyrılarak insanlara el uzatma zamanıdır" dedi.
Yeni Dünya Düzeni fırsatçıları

Yeni Dünya Düzeni fırsatçıları



Yeni moda yaklaşımlarından biri de, bundan sonra tarihin “Koronadan Önce-Korona’dan Sonra” diye takvimlendirileceği. Bu yaklaşıma göre, karşı karşıya kaldığımız salgın dünyada öylesine büyük değişimlere yol açacakmış ki, 2020 bundan sonra yeni “Milad” olarak nitelendirilecekmiş.
Koronavirüs Bizi Uzlete mi Davet Ediyor?

Koronavirüs Bizi Uzlete mi Davet Ediyor?



Uzlet de insana huzur veren bir araç olarak görülürse kişinin zorunlu da olsa evde kalması, bir hapis cezasından ziyade manevî özgürlüğünü sağlayan bir ruhî yolculuktur. Her hayırda bir musibet vardır.
Panikten Kurtulmanın Yolu

Panikten Kurtulmanın Yolu



Dr. Vehbi KARAKAŞ, "Korona Virüsü Kaynaklı Panikten Kurtulmanın Yolu" başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.
Yaşlılarımıza Karşı Vazifelerimiz

Yaşlılarımıza Karşı Vazifelerimiz



Ali Rıza Demircan Hoca, "Allah’ın kanunu olan ihtiyarlığın ömrün bereketli bir dönemi olabilmesi için yarınların ihtiyarları olan bugünün gençlerine de görevler düşmektedir." diyor.
Ramazan Yazçiçek Tevekkül'ü yazdı

Ramazan Yazçiçek Tevekkül'ü yazdı



Ramazan Yazçiçek Tevekkül konusunu gündeme aldı. İçerisinde bulunduğumuz şu günlerde yazı daha bir anlam kazanıyor.
Koronavirüs Salgını, Risk Toplumu ve Sosyo-Psikolojik Sonuçları

Koronavirüs Salgını, Risk Toplumu ve Sosyo-Psikolojik Sonuçları



“Çin’de ortaya çıkarak hızla dünyaya yayılan Kovid-19 salgınının yol açtığı sosyo-psikolojik durum, küreselleşme sürecinde risklerin öngörülemez ve tanımlanamaz bir niteliğe sahip olduğunu gösteriyor.”
Ayetullah Koronavirüs ve Duamız

Ayetullah Koronavirüs ve Duamız



Fevzi Zülaloğlu, Koronavirüs Salgınına karşı güzel bir Kur'an Duası yapıyor.
Corona Virüs Yapmadı Bütün Bunları…

Corona Virüs Yapmadı Bütün Bunları…



Corona virüsü, farkındalık oluşturdu bizim için… İnsan olduğumuzun farkına vardık…Allah’ın (cc) koyduğu nizam karşısında aciz olduğumuzun farkına vardık…
Yaşlılarımızın Görevleri

Yaşlılarımızın Görevleri



Ali Rıza Demircan Hoca, "İhtiyarlık da Bir Nimettir/Yaşlılarımızın Görevleri" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
‘Evde Kal’ Tamam da Nasıl?

‘Evde Kal’ Tamam da Nasıl?



Evet kabul edelim ki “evde kal” maalesef bir orta ve üst sınıf çağrısı. 
“Evlerinizi Mabed Edinin”

“Evlerinizi Mabed Edinin”



Nitekim Yunus suresinin 87. âyeti, iki peygambere, Hz. Musa ve Hz. Harun’a hitap ediyor gibi görünürken, aslında hem indiği dönemin muhatapları olan Ashab-ı Kiram’ın hem de sonradan gelecek Ümmet-i Muhammed’in karakterlerini inşa ediyor…
Bu ihmalkârlık, sorumsuzluk niçin?

Bu ihmalkârlık, sorumsuzluk niçin?



Basketbolcu eşinin karnı burnunda salonda eşini desteklediği haberi üzerine bir mukayese yapan Hamza Er, Müslümanların halini sorgulayarak, "Müslüman kadınlar bu hayattan çekilirse, öğretmenlik, örneklik misyonlarını terk ederlerse neslin bozulmasından şikâyet etmeye hakkımız olacak mı?" diyor.
Eğitim politikasını ABD mi belirliyor?

Eğitim politikasını ABD mi belirliyor?



Hayrettin Karaman: 1949’daki anlaşma uyarınca Türkiye’deki eğitim politikasını ABD mi belirliyor? diye soruyor.
“Ama Mursi ve İhvan’ın Hataları Vardı!” diyen zavallılar

“Ama Mursi ve İhvan’ın Hataları Vardı!” diyen zavallılar



Ordu, sivil halkın ve siyasetçilerin üzerinden silindir gibi geçerken, devireni değil de devrileni eleştirmek, en hafif ifadeyle zulmü alkışlamak ve zalimin sırtını sıvazlamaktır.
Mısır'ın rüyası Mursi

Mısır'ın rüyası Mursi



Haşim Akın Muhammed Mursi ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Rüya deyince aklına Mısır’ın geldiğini ifade eden Akın, Mursi’nin vefatını, Peygamberlerden günümüze ülkede verilen mücadelelerin son halkası olarak görüyor.
Okumayı ve yazmayı bırakanları nasıl tanıyabilirsiniz?

Okumayı ve yazmayı bırakanları nasıl tanıyabilirsiniz?



“Okumakla olmuyor” derler, “yazmak da bir şey ifade etmiyor” diye sızlanırlar. Bu kişiler nezdinde “düşünmek” de beyhude kürek çekmeye benzer bir yorgunluktur. Hüseyin Akın Milli Gazete'de yazdı...
Bir oy uğruna ne taklalar atılıyor

Bir oy uğruna ne taklalar atılıyor



Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, yazısında AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nihat Zeybekçi’nin “içki” çıkışını yorumlamış.
Şişirilmiş bir portre olarak Mustafa Kemal kurgusu

Şişirilmiş bir portre olarak Mustafa Kemal kurgusu



Yıldıray Oğur, “Atatürk”ü konu alan yazılı literatürü mercek altına aldığı yazısında Mustafa Kemal’in nasıl da bütün “en”leri şahsında toplayan şişirilmiş bir portre olarak betimlendiğine ve fütursuzca başvurulan yalanlara dikkat çekiyor.
Hayırlı Cumalar Sergisi

Hayırlı Cumalar Sergisi



İsmail Kılıçaslan'ın Türkiye'deki sosyolojik değişime dikkat çektiği yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
Türkiye'de 18 yaş altına zina serbest, evlilik suç!

Türkiye'de 18 yaş altına zina serbest, evlilik suç!



Aile ve sosyal konulara sünnetullah çerçevesinde yaklaşım gösteren Sema Maraşlı kim ne der demeden gerçekleri dile getirmeye devam ediyor. Maraşlı bu yazısında da erken yaşta evlenip tecavüzcü deyip hapse tıkılan mağdur erkek ve eşlerini konu edindi.
Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor?

Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor?



Afganistan İslam Emirliği Taliban Hareketi’nin El İmarat-Cihad’ın Sesi adlı internet sitesinde ‘Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor’ başlıklı bir makale yayınlandı.
İnsan doğası İslam'ı ister

İnsan doğası İslam'ı ister



Allah insanlar arasından şeçip görevlendirdiği Elçileri/Peygamberleri aracılığıyla yasalar göndermiş, kodladığı güzelliklerin yaşanılmasını, çirkinliklerden de kaçınılmasını emretmiştir. Sorgulanacak insan Cennet’le nimetlendirilecek veya Cehennem ile azap edilecektir.
Erken evlilik mağdurları neyi ifşa ediyor?

Erken evlilik mağdurları neyi ifşa ediyor?



"Ankara Altındağ'da Yenidoğan semtinde oturan Emine Özdemir ve Levent Karakaya, 2006'da birbirlerine âşık oldu. Emine o zaman 15, Levent ise 18 yaşındaydı. Kızın yaşı küçük olduğu için aile evlenmelerine izin vermedi. Gençler birlikte kaçtı.
Hakan Albayrak: Bu adalet bizim değil

Hakan Albayrak: Bu adalet bizim değil



Karar Gazetesi yazarı Hakan Albayrak, Saraybosna'da yaşadığı bir anısını kaleme aldığı yazısında, önemli bir noktaya işaret ediyor.
                             
Normal Görünüm