Röportaj

Müslüman entelektüeller İslam'ı kullanıyor



Müslüman toplumların ithal ettikleri değerleri kendilerine göre dönüştüremediğinin altını çizen Abdurrahman Arslan, modernitenin dindarları ikilem içine soktuğunu düşünüyor. Bu konuda Müslüman entelektüellere de bir eleştiri getiriyor.

Abdurrahman Arslan önemli çalışmalara imza atmış bir fikir adamı.  Özellikle Modernlik ve İslam konularında yaptığı çalışmalar ve analizlerle adından sıkça söz ettirdi. Müslüman toplumların ithal ettikleri değerleri kendilerine göre dönüştüremediğinin altını çizen Abdurrahman Arslan, modernitenin dindarları ikilem içine soktuğunu düşünüyor. Bu konuda Müslüman entelektüellere de bir eleştiri getiriyor.

Modernite Müslümanları en çok hangi cephelerden etkiledi?

Modernitenin imkânlarından faydalanan, teknolojik güce sahip olan devletler, yeni ordularla ve silahlarla sömürgecilik süreci başlattı. Bu aslında modernitenin sunduğu imkânlarla Batı’nın kendisini dünyaya açmasını ifade ediyor. Tabi Batı dışı toplumlar bu modern güçlerin teknik bakımdan ileri seviyede olan askeri güçleriyle karşılaştı. Batı dışı tüm toplumlarda olduğu gibi Müslüman toplumlar da modernleşmenin en azından teknik boyutunu kendi ülkelerine almak istediler. Bu aslında çok masumane bir başlangıçtı. Formüle edilmiş şu meşhur ifadeyle, şöyle düşünülmüştü; “Batı’nın tekniğini alalım ama ahlakını almayalım.” Çünkü Batı’nın ahlakı Müslüman dünya tarafından olumlu karşılanmamıştı. Şimdi görüldü ki modernite sadece teknik teknoloji’nin ithaliyle olmuyor. Batı’nın teknolojisiyle birlikte belli bir bilgi biçimini ve zihniyet dünyasını da beraberinde getiriyor. Dolayısıyla Batı dünyası o toplumların hayatını her şeyiyle kendine göre şekillendirdi. Müslüman dünya da bundan fazlasıyla nasiplendi. Türkiye ise bu tecrübeyi uzun süreden beri yaşayan ülke. Müslüman dünyanın bu yarışa geç katılmış aktörlerine bakarsak, onların da bu güzergâhta gecikmeli olarak seyrettiklerini görüyoruz.

Bu ithal edilen zihniyet dünyası sosyal yapımızda nasıl bir etki bıraktı?         

Hiçbir bilgi tarafsız değildir ve kendine göre bir sosyal dünya kurmak ister. Modernim de kendine göre bir dünya kurdu. Müslümanların sosyal dünyaları da deformasyonlara rağmen İslami değerler dünyası içerisinde oluşmuştur. O değerlerin referansıyla hayatını idame ettiriyordu.  Modernleşmeyle birlikte bu dünya yavaş yavaş dönüşmeye başladı. Artık referanslar İslam’dan çok modern dünyadan alınmaya başlandı. Müslümanlar da gündelik hayat pratiklerinden tutun da ideallerine kadar İslam’ın değerlerinden çok modrnitenin ışığında geleceklerini kurmaya başladılar. Nihayetinde İslami yorumlar da modernitenin ışında gerçekleşti. İslam bütünüyle olmasa da modernleşme serüveninde modern dünyanın değerlerine bağımlı hale geldi.

Moderniteyle birlikte hiç iyi şeyler olmadı mı?

Moderniteyle birlikte hiçbir şey iyiye gitmedi. Modernite bir dünya görüşüdür. İslam’ın da kendine ait bir dünya görüşü vardır, hayatı yorumlar, bir ideale sahiptir. Bu ikisinin birbirleriyle uyuşması mümkün değil. Modern dünya görüşü geldi, İslami olanı çözdü. İslami dünya görüşü deformasyona uğramıştı ama her şeye rağmen temel dinamikler İslam’dan besleniyordu.  Modernite bu dünyayı deforme etti. Şimdi kendine göre düzenlemektedir. İçinde yaşadığımız sosyal dünya İslam’ın değeriyle oluşan sosyal dünya değildir. Yani dünyaya Müslüman olarak değil de bir modern olarak bakıyoruz. Modenite bizi böyle bir ikilemin içine de soktu.

Müslümanlar modern dünya içerisinde zihin dünyalarını nasıl koruyabilecekler?

Modernleşme de bir bakıma kendi ayakları üzerinde kalma çabasını ifade eder.  Ama trajik bir şekilde sizi modern güçlere benzetir. Siz hem Batı sömürgesi karşısında kendinizi korumak için modern olmak istiyorsunuz hem de kendi değerinizle hayatınızı sürdürmek istiyorsunuz. Ama Batı’nın tekniğine sahip olduğunuz da kendiniz olmaktan çıkıyorsunuz. İşte böyle bir trajedi içersindeyiz. Bizim tarihimizde modernleşme bir bakıma Batı’nın imkanlarına kavuşarak kendimiz olarak kalma çabasıdır. Aynı zamanda da nasıl kendimiz olarak kalacağız sorusunu da sürekli olarak soruyoruz. Bu soru her geçen gün daha yüksek sesle soruluyor.

Peki, modern dünyada nasıl kendimiz kalacağız?  

Bu sorunun bir cevabı yoktur. Bu bir tecrübedir.  Bu tecrübenin içersinde Müslüman olarak kalmanın entelektüel imkânlarını araştırmak bizim görevimizdir. Modern dünyada İslami değerler içersinde kalmanın yollarını arayacağız. 21. Yüzyılda bu arayışı kolaylaştıran şartların oluşmaya başladığını söyleyebiliriz.

“Moderniteyi hala teknolojik bir mesele olarak algılıyoruz”

Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda sizce iyiye doğru bir gidiş olduğundan bahsedebilir miyiz?

Biz moderniteyi yorumlamanın başlangıcındayız. Bu işi başarıyla sürdürdüğümüzü söylemek çok zor. Çünkü biz moderniteyi hala teknolojik bir mesele olarak algılıyoruz. Bir diğer yönüyle konuşursak nicelik olarak kendi değerlerinden haberdar olan gençliğin ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ama nitelik olarak üzüntü verici bir durum söz konusu. Dolayısıyla burada çelişkili bir durumda olduğumuzu düşünüyorum. Yani kemiyet olarak çoğalıyoruz, keyfiyet olarak fakirleşiyoruz. İslami yaşam kaygılarımız asgariye iniyor ama Müslümanların sayısı fazlalaşıyor. Müslümanlar dünyaya İslami bir bakış açısıyla bakamıyorlar. Zihinsel olarak dönüşüm içersindeyiz. Burada sorulması gereken soru şudur: Müslüman’ca bir zihniyet nasıl inşa edebiliriz?

Bu soruyla hemhal olabilecek aydınlarımız var mı?

Kanaatimce böyle bir aydın kadro yok. Maalesef bu süreçte Müslüman entelektüeller başarısız çıktılar. Müslüman aydınlar hem modern dünyayı anlama ve tahlil etme hususunda başarısız oldular hem de iktidarın yanında durmayı İslami bir çaba olarak anladılar. Diğer kesimin entelektüellerinin gösterdiği performansın, Müslüman entelektüeller onda birini gösteremedi. Bu kaygı verici bir durum. Müslümanlar sadece moderniteyi yorumlama, tahlil etme konusunda değil her alanda derine inmeye talip olmadılar. Doktorundan avukatına, öğretmenine kadar her biri kendi branşı içersinde bu meseleleri tahlil edebilirdi ama bu yolu tercih etmediler. Ben burada İslam’ın Müslüman entelektüeller tarafından kullanıldığını düşünüyorum.

“Akademik bilgi bize yol gösterici olamaz”

Yani…

1960’dan itibaren İslam’ın ilim geleneğinden ciddi bir kopma yaşandı. Zaten bundan dolayı entelektüeller ön safa geçti. Bu bizim için çok büyük bir kayıp oldu.  Çünkü bize gelecek hakkında söyleyeceği sözü olanlar ilim geleneğinden gelenlerdir, üniversiteden yetişmiş olanlar bize gelecek hakkında söz söyleyemezler. Akademik bilgi bize bu konuda yol gösterici olamaz. Müslümanlar burada da bir yanlışlık yaptı. Akademiyanın terbiye ettiği dile Müslümanların geleceğini kurma hususunda önemli bir rol verdiler. Bence bu büyük bir hataydı. Bugün ilim geleneğinden kopmanın getirdiği ciddi sıkıntılarla karşı karşıyayız. Modern olanın tahlili yapılacaksa bunu anca İslam’ın ilim geleneği içinden yetişmiş zihinler yapabilir.

İslam’ın ilim geleneği içinden yetişmiş zihinlerden söz edebilir miyiz?

Müslümanlar çocuklarını yurtdışında okutmayı biliyorlar da neden bu konuları inşa etmeyi bilmiyorlar. Yurt dışından öğrenci okutmak çok mu marifet? Ben bu eksikliği Müslümanların bilinçsizliğine bağlıyorum. İslam’ın bireye yüklediği sorumluluğu, Müslümanların tamamen idrakine varamadığını düşünüyorum. Başkalarına kızarak doğru şeyler yapılamaz. İslam fıkhını doğru düzgün analiz etmeden yurt dışına kız öğrenci götürüp okutanların varacağı yer burasıydı zaten. Dolayısıyla biz Müslümanca bir hayatın inşasını istiyorsak bence kanaatim odur ki İslam’ın ilim geleneğine dönmemiz gerek. Bu dönüş ne imam hatiplerle ne de ilahiyat fakülteleriyle olur.

Neden?

İlahiyat fakülteleri, Batılı akademik dünyanın yönettiği şekilde bir İslam bilgisi üretiyor. Bir diğeri de zaten Abdülhamit’le birlikte başlayan dindar mühendis, doktor, kaymakam yetiştirmek gibi bir formülle ortaya çıkmış okullardır. Biliyoruz ki bu okullarda elde edilen bilgi nasıl altı yıl İngilizce dersi verilip de öğrenciler İngilizce öğrenemiyorsa, imam hatip okullarında aynıdır. İmam hatip okullarında öğretilen İslam dininden bir şey çıkmaz. Oralarda sadece İslam dininin sosyolojik bilgisi veriliyor. Bizim daha derinlere inmemiz gerektiğini düşünüyorum. İslam’ın usul geleneği içersinden İslam bilgisi üretmemiz gerekiyor. Bu küresel post-modern dünyada zarurettir.

“AK Parti, Müslümanların değişen zihniyet dünyalarının bir ifadesidir”

Türkiye hem ekonomik olarak hem de siyasi olarak bir değişim içinde. Siyasi iktidardaki istikrar Türkiye’nin ilerlemesinde önemli bir rol oynuyor. İktidarın dindar kesimin elinde olması da Müslümanları hem ekonomik olarak hem de sosyal olarak rahatlattı. Bu rahatlık Müslüman kimliği taşıyanları ne ölçüde etkiledi?

İktidarın dindarların elide olması, büyük nispette Müslümanları iktidara karşı yabancılık hissinin kaybolmasına sebebiyet verdi. Yakın zaman kadar kendilerine muhalif duran, düşman olarak gördükleri iktidarı dost olarak görmeye başladılar. Müslümanlar zihinsel olarak çok önceden bir kırılma yaşadı. Bu kırılmanın kökenlerini 60’lı yıllara kadar götürmemiz mümkündür. AK Parti, Müslümanların değişen zihniyet dünyalarının bir ifadesidir. Küreselliğin konu edildiği bir dünyada artık klasik anlamda toplumsal dinamikler yok oldu. Dolayısıyla burada toplumun, iktisadın, demokrasinin işleyiş dinamikleri değişmeye başladı. Çünkü bu değişim yeni teknolojilerin getirdiği bir süreçtir. Bu genel olarak dünyada sivil toplum temelli bir demokrasiyi getirdi. Bununla bağlı olarak da yeni bir politik kültür oluşmaya başladı. AK Partiyle birlikte Türkiye’de üç şey el değiştiriyor: bilgi, sermaye ve siyaset. Biz bu süreci yaşayan bir toplumuz. Eski iktidar sahiplerinden dindar kesimin eline akan bir sermaye var. Siyaset artık dindarların yaptığı bir şey. Burada benim gördüğüm 80 yıldan beri cumhuriyet Türkiye’nin tarihini belirleyen Kemalist ideoloji yavaş yavaş tarih sahnesinden çekiliyor. Bu sadece Türkiye’de AK Partiyle olan bir mesele değil. Küreselleşmeyle gelen yeni politik kültür, bütün kurucu ideolojileri tasfiye etti. Biz şuanda farklı bir dünyaya doğru evriliyoruz. Şuan post Kemalist bir Türkiye söz konusu, dolayısıyla da değişim dinamikleri farklı olacaktır. Siyaseti yapan aktörler değişecektir. Bütün bunlar olurken Müslüman aynı dindarlığıyla mı kalacaktır? Hayır. Müslümanlar kendilerini kandırmaktan vazgeçsinler. Her değişim kendi zihniyet değişimini de beraberinde getirir.

Nasıl bir zihniyet değişimi?

Bugün yeni bir dindarlık ortaya çıkmaya başladı. Bu dindarlık kendini görünüşte, kadının örtüsüyle erkeğin giyinişiyle, sahip olduğu sermayeyle öne çıkartan bir dindarlıktır. Bu şunu ifade ediyor “ artık biz sınıflaşan bir toplumuz.” Biz zenginliği, fakirliği yeni tatmıyoruz. İslam geldiğinden beri bunlar vardır. Ama biz zenginliği ve fakirliği batılılar gibi sınıflaşma anlamında hiç görmedik. Zenginin ve fakirin hayat nizamları büyük bir benzerlik gösteriyordu, aynı temel üzerinden inkişaf etmişti. Şimdi Müslümanların hayat nizamlarının temelleri değişiyor.

Burada sekülerleşmeden bahsedebilir miyiz?

Batı tipi bir modernleşmenin nihayetinde güzergah belirlediği süreçleri yaşıyoruz. Çünkü modern bilgi, modern toplum seküler kabuller üzerine kurulmuştur. Dünya genelinde sirkülasyonda olan internetten veya eğitimle elde ettiğimiz bilginin temel kabulleri sekülerlik üzerine kurulmuştur. Bunun aksini düşünmek abes olur.    Modern bilginin “ahlaklı olmak” gibi bir kaygısı yok.

Karamsar bir tablo çiziyorsunuz. Peki, ne yapmak gerekiyor?

Bir Hadis-i Şerif var. Sahih olduğu söylenir “herkesin koştuğu zamanda siz yürüyünüz, herkesiz yürüdüğü bir zamanda siz durunuz, herkesin durduğu bir zamanda siz oturunuz.” Bence bu bize bir ışık verebilir diye düşünüyorum. Başkalarını maymunca taklit etmekten Müslümanların vazgeçmeleri gerekiyor. Bu İslam’ı galip getirme adına yapılan bir yarıştır ama bunun sonunda galibiyet yoktur. İslam’da böyle bir yarışı tasvip etmiyor.

Müslümanların anlayabileceği, uygulayabileceği bir modernleşme olabilir mi?

Eğer Müslümanlar kendi bilgilerini üretir, Müslümanca bir muhayyile inşa eder, kendi paradigmalarını entelektüel düzlemde kurarlarsa bazı şeylerin İslam’a uygun olup olmadığını karar verebilirler. Toplumlar birbirlerinden etkilenmişlerdir. Her kültür her dünya görüşü dışarıdan gelen değeri kendisine uygun bir hale getirerek kendi dünyasına katar. Oysa bugün biz dışarıdan aldığımız değerleri dönüştüremiyoruz. Aksine dışarıdan gelen değerler bizi dönüştürüyor. Müslümanlar kendilerine ait paradigma kurduklarında dışarıdan aldığı değerleri dönüştürürse problem ortadan kalkar. Yoksa mevcut değerler ışığında müslümanca dünya görüşü oluşturmak, müslümanca zihniyet dünyası kurmak mümkün değil.

Gerçek Hayat Dergisi, 19 Aralık 2011

İsmail USLU

Share
  Tweet
Röportaj
Hamza Er'le Röportaj

Hamza Er'le Röportaj



Hamza Er, geçtiğimiz Ağustos ayında Çıra Kitap etiketiyle yayınlanan iki röportaj kitabıyla okur karşısına çıktı. İki röportaj kitabıyla çıkagelen yazarla Mehmet Ali Başaran'ın yaptığı söyleşi...
İslamcılara Umut Bağlanması Rahatsızlık Oluşturuyor

İslamcılara Umut Bağlanması Rahatsızlık Oluşturuyor



Yazar Hamza Er, Tunus Nahda Hareketi kurucularından ve Tunus Meclis Başkan Yardımcısı Abdulfettah Moro ile görüştü. Görüşmede, Nahda Hareketi, Tunus'ta başlayan Arap Baharı süreci, Körfez ülkelerinin bölgesel tutumları, Suriye'deki gelişmeler ve siyasetin kavramları üzerinde duruldu.
Prof. Dr. Metin Başaranoğlu ile Koronavirüs Üzerine

Prof. Dr. Metin Başaranoğlu ile Koronavirüs Üzerine



Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Metin Başaranoğlu, Formsante sitesine verdiği röportajda koronavirüs hakkında kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.
“İslâmî Bir Bilince İhtiyacımız Var”

“İslâmî Bir Bilince İhtiyacımız Var”



Araştırmacı-yazar Ramazan Yazçiçek’in “Bilgiden Bilince” adlı kitabı kısa sürede 2. Baskı yaptı.
Ayrımcılığı Derinleştiren Uygulamalar Hayır Getirmez!

Ayrımcılığı Derinleştiren Uygulamalar Hayır Getirmez!



İLKHA’ya konuşan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, İçişleri Bakanlığı tarafından Arapça tabelalara uygulanan yasağa tepki gösterdi.
Torununun gözünden Mehmet Akif Ersoy

Torununun gözünden Mehmet Akif Ersoy



İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Ersoy, dedesinin vatan ve millet sevgisi, nasıl bir baba olduğu, şiire nasıl başladığı ve etkilendiği şahsiyetler üzerine Ezgi Aşık'ın sorularını cevapladı.

"İslami kesime neden susuyorsunuz diye sormak lazım"



Geçen günlerde Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı’na yönelik düzenlenen operasyonda vakfın kurucusu Alparslan Kuytul’la birlikte 21 kişi gözaltına alınmıştı. Vakfın kurucu başkanı Alparslan Kuytul'un da aralarında bulunduğu 5 kişi tutuklandı.

"Abdülhamid İslamcı değil, muhafazakardır!"



Düşünce Mektebi, 1.Dünya savaşı öncesinde bir dünya imparatorluğu olan Osmanlı Devletini ayakta tutan 2. Abdülhamid döneminin özelliklerini, toplumsal yapısını ve o dönemin günümüz Türkiye'sine yansımalarını yazar Ümit AKTAŞ ile röportaj yaptı.
‘Özgürlüğün mahiyeti’ üzerine

‘Özgürlüğün mahiyeti’ üzerine



Özgürlük kavramı ideolojik bir mahiyet taşır. Neyin yapılabilir olduğu çerçevesi içinde özgürlük daima bir dünya görüşünün aynası sayılabilir. özgürlük belli bir zihniyet dünyasından hareketle inşa edilen bir kavramdır.
Afrin Harekatı Bağlamında Türkiye-Rusya İlişkileri

Afrin Harekatı Bağlamında Türkiye-Rusya İlişkileri



Saslanbek İsaev Afrin harekatının başladığı gün Rus siyasi analist Denis Korkodinov’la Anadolu Ajansı için konuştu.

"Tarikatların yüzde 80'i İslam'a zarar veriyor"



İlahiyatçı Ali Rıza Demircan: “Tarikatların yüzde 80’i İslam’a zarar veriyor, çoğu cahildir, MİT’in denetimindedir. Diyanet neden tarikatları da inceleyip yanlışlarını anlatmıyor?”
Kudüs, Bütün Müslümanların Kutsalıdır, Haremidir

Kudüs, Bütün Müslümanların Kutsalıdır, Haremidir



Kudüs'te Müslümanların razı gelebileceği asgari şartlar. Prof. Dr. Şinasi Gündüz, 100 yıldır ağır bir işgali yaşayan kutsal beldemiz Kudüs hakkında her Müslümanın bilmesi gereken asgari hususlar hakkında Mehmet Ali Başaran'ın sorularını cevapladı.
Kudüs Amerika'nın çözülme sürecini başlatacaktır

Kudüs Amerika'nın çözülme sürecini başlatacaktır



Trump'ın bütün İslam dünyasını Kudüs ile uğraştırmaya çalıştığını ve bunun en önemli sebebinin Irak ve Suriye'de rahat hareket edebilmek olduğunu söyleyen İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım,'Kudüs cihadının bir ve bütün olduğunu' söyledi.
Talal Silo:

Talal Silo: "ABD PYD/PKK'ya verdiği silahları denetlemiyor"



Silo, ABD'nin SDG'ye teslim etme görüntüsü altında PYD/PKK'ya çok büyük miktarda ağır silah verdiğini ve nerede nasıl kullanıldığını denetlemediğini anlattı.
Şenlikoğlu:Muhafazakarlar tesettürlü kızlara talip değiller

Şenlikoğlu:Muhafazakarlar tesettürlü kızlara talip değiller"



Türkiye'de başörtüsü mücadelesi veren isimlerden biri olan Emine Şenlikoğlu, bir dergiye verdiği röportajda muhafazakar kesime "tesettür" konusunda eleştirilerde bulundu.
Filistinlilerin yaşadığı büyük felaketten dünya sorumludur

Filistinlilerin yaşadığı büyük felaketten dünya sorumludur



Filistinli insan hakları aktivisti ve El-Mizan İnsan Hakları Merkezi Müdürü İsam Yunus, Balfour Deklarasyonunun hukuki ve siyasi yönden bir temelinin olmadığını belirterek, bunun sonucunda Filistinlilerin hukuk, mal-mülk ve varlıklarından bedel ödediklerini söyledi.
Türkiyeli Müslümanların Zaaf ve İmkânları

Türkiyeli Müslümanların Zaaf ve İmkânları



Fikir dünyamızın önde gelen bazı isimlerine'Kendi zaman ve tecrübenizi hatırlatarak, o günün ve bugünün Müslüman gençlerini, zaaf ve imkânlarıyla mukayese eder misiniz' diye sorulmuş 2013'te.'Hasat' adlı yıllıkta toplanan bu soruşturma cevaplarından minik bir seçkiyi Mehmet Ali Başaran alıntıladı.
Cezaevi Röportajı -'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' üzerine

Cezaevi Röportajı -'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' üzerine



"Acılarımı, neşelerimi ilahi vahiy mikroskobu altında tetkiklerden geçirdikçe, ortaya yeni anlam katmanları, dolayısıyla da meyveler çıkıyor. Binlerce sayfayı çoktan aşan mektuplarımda da hep bu yeni tespitlerimi açmaya koyuldum." Necdet Yüksel,'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' kitabı üzerine Mehmet Ali Başaran'ın sorularını cevapladı.
Arslan:'Modernlik bir bakıma ümmetin parçalanma serüvenidir'

Arslan:'Modernlik bir bakıma ümmetin parçalanma serüvenidir'



‘Modernliğe itiraz hayat tarzında başlamalıdır. Siz alternatif bir hayat tarzı sunarsanız o hayat tarzının öngördüğü iktisadı, eğitimi, teknolojiyi ya da ilişikleri üretebilirsiniz.' Abdurrahman Arslan, ‘Modern Dünyada Müslümanlar’ kitabı etrafında Safa Dallı’nın soruların cevapladı.
Cezaevi Söyleşileri 3 - Ahmet Şat ile röportaj

Cezaevi Söyleşileri 3 - Ahmet Şat ile röportaj



Mehmet Ali Başaran'ın sürdürdüğü Cezaevi Söyleşileri dizisinin konuğu Ahmet Şat. Başaran, Ahmet Şat ile Düşün Yayıncılık'dan çıkan Vahiy Öğretisi ve İslam kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.
Darbe Girişiminin arkasındaki dış güçler

Darbe Girişiminin arkasındaki dış güçler



Radyo Selam’da Zafer Burakmak’ın hazırlayıp sunduğu programının konuğu “Türkiye’nin En Uzun Gecesi 15 Temmuz ve Darbenin Arkasındaki Dış Dinamikler” kitabının yazarı Abdülkadir Şen idi.
Nureddin Zengi: Şark'ın kandili, kılıcı ve kalkanı

Nureddin Zengi: Şark'ın kandili, kılıcı ve kalkanı



Haçlı istilalarının sadece Ortadoğu denen coğrafyayı değil,Endülüs'ten Kuzey Avrupa'ya kadar bütün dünyayı kasıp kavurduğu 12'nci yüzyılda yaşayan Nureddin Zengi, deyim yerindeyse suyu tersine akıtmayı başaran adam.
Cezaevinde Bir Fantastik Yazar: Abdülselam Durmaz

Cezaevinde Bir Fantastik Yazar: Abdülselam Durmaz



25 yıldır siyasi tutsak olarak cezaevinde bulunuyor. Kendisi henüz çıkmadan kitapları çıkıyor cezaevinden bir bir:'Son Nişanlı','Lanetli Duvar','Dunah’ın Terazisi'…
“Yeni dindarlığın fıkhı yok

“Yeni dindarlığın fıkhı yok"



Görüntü kültürünün dünyasında yaşadığımızı belirten Abdurrahman Arslan, fıkhı olmayan bir dindarlıkla karşı karşıya olduğumuza, yapılan iftarlarla, televizyonlardaki sohbetlerle görüntüye yönelik bir Ramazan yaşandığına vurgu yapıyor
Hamza Er'le Mültecilik ve Mavi Marmara üzerine

Hamza Er'le Mültecilik ve Mavi Marmara üzerine



Filistin Mültecilik Meselesi üzerine araştırmalar gerçekleştiren, Suriye, Lübnan, ve Gazze' de bulunan Filistin Mülteci kamplarını ziyaret ederek bu kamplara ilişkin izlenimlerini kamuoyu ile paylaşan yazar Hamza ER’le Filistin meselesini, Mültecilik konusunu, kampların durumunu ve tabii ki Mavi Marmara’da yaşananları konuştuk.
Şiiri Şiir İçin Değil Bir Dava İçin Yazmalı

Şiiri Şiir İçin Değil Bir Dava İçin Yazmalı



Mehmet Ali Başaran, 25 yıldır siyasi tutsak olarak cezaevinde bulunan ve geçen yıl "Etibe’ye Mektuplar" adlı kitabı yayınlanan şair Atavi Osman Erdemir’le mektup üzerinden kısa bir röportaj gerçekleştirdi.
Atasoy Müftüoğlu, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı

Atasoy Müftüoğlu, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı



Atasoy Müftüoğlu, Medyascope’ta gazeteci Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.

"Aile içi huzursuzluk ve boşanmaların kaynağı batı kültürü"



Uzmanlar, boşanmaların sebebinin sadece aile içi etkenlere bağlı olmadığını belirterek, batı kültürünün ve gayri ahlaki yayınların etkisine girildikçe aile içi huzursuzlukların ve boşanmaların arttığına dikkat çekti.
Ahrar'uş Şam liderinden Suriye gündemiyle ilgili açıklamalar

Ahrar'uş Şam liderinden Suriye gündemiyle ilgili açıklamalar



Ahrar'uş Şam lideri Ebu Yahya Hamavi, kuşatmayı kırmak için başlatılan Halep Operasyonu, Esed rejimi, muhalifler arasındaki çatışmalar, ayrılıklar, bölgedeki Türkiye ve ABD varlığı ve Suriye'nin geleceğine ilişkin Timetürk'e özel açıklamalar yaptı.
Alev Erkilet ile Seyyid Kutub, düşünceleri ve etkileri üzerine

Alev Erkilet ile Seyyid Kutub, düşünceleri ve etkileri üzerine



Alev Erkilet’le Seyyid Kutub’un düşünceleri, İslâmcılığa yaptığı katkıları ve aldığı eleştirileri üzerine Dünya Bülteni ile bir söyleşide bulundu.
                             
Normal Görünüm