Yorum Analiz

Dinde Güncelleme Olur Mu?



Mehmet Alagaş kendisine "Dinde güncelleme olur mu" sorusunu cevaplıyor.

Mehmet Alagaş'a sorulan soru şöyle: "Mehmed hocam son günlerde Cumhurbaşkanı R. Tayyib Erdoğan'ın söylediği "Dinde güncelleme" sözü çok değişik ortamlarda tartışılıyor. Bu söze büyük bir tepkiyle yaklaşanların genel kanaati dinde güncellemenin olamayacağı yönünde. Sizin Cumhurbaşkanının söylediği bu söz hakkındaki görüşünüz nedir?"

 Mehmet Alağaş'ın soruya verdiği cevabı paylaşıyoruz:


Ve aleykümselam

Mesele din olduğu zaman şahıslar üzerinde değil söylenen söz üzerinde durmamız gerekir. Gerçi gönlüm isterdi ki, ifadesi yanlış fakat anlamı hak olan bu sözü bir cumhurbaşkanı değil ümmetin bu ciddi meselesiyle yakından ilgilenen bütün alimler icma ile söylesin. Ancak İslam alimliğini, geleneksel kaynaklardan nakilcilik olarak anlayan günümüzdeki alim(!) çoğunluk bu anlayıştan ne yazık ki çok uzaktır.

Bizim uzun yıllardır devamlı tekrarladığımız dinde değil fıkıhta güncelleme anlayışını dile getiren kişi, elbetteki bu söz ile ayetlerin veya hükümlerin değişmesini-güncelleşmesini kastetmemektedir. Çünkü kıyamete kadar zamanlar ve mekanlar üstü olan Kur'an-ı Kerim ayetleri evrensel olduğu gibi bazı hükümlerin zamana ve mekana göre değişmeyecek olan pratikleri de evrenseldir. Bu söz ile kastedilen evrensel olan ayetler ve pratikler değil, müslümanların yaşadığı konumu ve şartları dikkate alan bazı hükümlerin günümüzde pratiğe geçirilmesiyle ilgili asırlar öncesi yapılan ictihatler, verilen fetvalardır. İşte ayetler ve hükümler dikkate alınarak güncellenmesi gereken din değil bu fıkıhdır.

Gerçi cumhurbaşkanının "Güncelleme" derken ayetlerin asıllarını değil bunları kastettiğini, bu söze şiddetle karşı çıkanlar da bilmektedir. Çünkü güncellemeye "Dinde reform" diyerek karşı çıkan kimseler bu sözü doğru anlamında kabul ettikleri zaman sadece nakliyatçılıkla kazandıkları itibarları zayıflayacak ve bunun da ötesinde ayetler üzerinde çok ciddi araştırmalar yapmaları, yeni ve hak görüşler ortaya koymaları gerekecektir. Tabi ki kolaya alışmış geniş bir zümre için çok zor ve gereksiz bir iştir bu!. Nitekim günümüzde Muhammed ümmeti hükümlerden kaynaklanan muazzam ortak noktalarını bir kenara bırakıp, ictihad kaynaklı ayrılıklarını ön plana çıkararak büyük bir fitnenin içine girmişken, bu mezhepler içinde kendilerine fakih denilen böylesi hazırcı kimseler halktaki bu mezhep bağnazlığını gidermek bir yana, bu bağnazlığı daha da körükleyici yaklaşımlarda bulunmaktadırlar.

Kendilerine fıkıh despotu diyebileceğimiz bu kimselere göre asırlar önce ileri sürülen bütün mezhebi görüşlerin, bütün ictihadların, aynı şekilde günümüzde de yaşanması gerekmektedir. Bu mezhebi ictihadlara müdahale etmek veya bunları değiştirmeye çalışmak, dini değiştirmeye çalışmak gibi bağışlanmaz bir suçtur bu kimselere göre!. Çünkü bu kimseler mezhebi din kabul etmişler veya diğer bir deyişle yüce İslam dinini mezhebi sınırlara hapsetmişlerdir. Halbuki evrensellik vasfı, İslam'la ilgili bir vasıftır. İslam'ın evrensellik vasfını mezheplere vermek, mezhepleri ve bütün mezhebi görüşleri evrensel kabul etmek, mezhepleri putlaştırmak olup-günümüzdeki problemlerin belli başlı nedenlerindendir.

Oysa değil bu müctehidlerin ictihadlarına,
Efendimiz (s.a.v.)'in zaman, mekan ve muhatabı dikkate alarak yaptığı bazı ictihatleri, bazı tatbikatleri dahi evrensel kabul ederek, bu tatbikatlere şabloncu bir zihniyetle yaklaşamayız. İslam'ın en temel ve evrensel kaynağı olan Kur'an-ı Kerim, bazı hükümlerin nasıl ve ne şekilde pratiğe geçirileceğini müşahhas bir şekilde bildirmesine rağmen bazı hükümlerin tatbikatında Resulullah (s.a.v.)'in şahsında müslüman önderlere belli sınırlar dahilinde bir muhayyerlik vermiştir. Bu muhayyerliğin verilmesindeki hikmet, söz konusu hükümlerin pratiğe geçirilmesinde zaman, mekan ve muhatap gibi unsurların dikkate alınması gereğidir. Nitekim Resulullah (s.a.v.) bu hükümleri pratiğe geçirirken söz konusu unsurları dikkate almış ve bu hükümlerin en güzel pratiğini ortaya koymuştur.

İşte Sünnet-i Nebevinin önemli bir bölümünü oluşturan bu pratiklerde dünya müslümanlarının ve özellikle müslüman alimlerin örnek alması gereken husus, bu pratiğin şeklen kendisi değil, İlahi hükmün pratiğe geçirilmesinde Resulullah (s.a.v.)'in gösterdiği Nebevi usuldür. Efendimiz (s.a.v.) kendi zamanında ve şartlarında bir hükmü pratiğe geçirirken hangi maslahatları öncelemiş ve nelerden sakınmış ise günümüzdeki alimlerin de kendi şartlarında aynı Nebevi usulle bağlı kalarak yeni çözümlemeler getirmeleri gerekir. Çünkü bu gibi meselelerde sünnete bağlılık, pratik sünnete şablonik bir zihniyetle yaklaşmak değil, Efendimiz (s.a.v.)'in bu pratiklerdeki usulüne bağlılıktır.

Sünnete bağlılıkla ilgili olarak kısaca belirttiğimiz bu yaklaşım, hiç şüphesiz ki zaman, mekan ve muhataplara göre yapılan mezhebi ictihatlar için de geçerlidir. Sebeb ve illetlere göre değişebilecek mezhebi ictihatları evrensel kabul edenler, ne yazık ki mezhebi bağnazlık ile bu ictihatları tabulaştıran fıkıh despotlarıdır. Bunlara bakarak İslam'ın evrensel olmadığını ileri süren dış çevreler de genel olarak İslam ile mezhep vakıasını birbirine karıştıran art niyetli kimselerdir. Oysa evrensel olan İslam'dır, evrensel olan İlahi vahiydir. İlahi vahyin yaşanan çağa ve çağın ihtiyaçlarına göre yapılan tefsir ve yorumları, fetva ve ictihadleri sadece kendi zamanında geçerli olup evrensel değildir.

Evrensel olan Kur'an-ı Kerim'de, bu evrenselliğe gölge düşürecek hiçbir ayet, hiçbir hüküm yoktur. Çünkü Kur'an-ı Kerim zamana, mekana, konuma ve muhataba göre pratiği değişebilecek olan meselelerde somut pratikle ilgili olarak ya birden fazla hüküm vazederek, müslümanların önderine bu hükümler arasında tercih hakkı vermekte veya o konudaki genel hükmünü bildirip, bu hükmün pratiğe geçirilmesi hususunda yine müslümanların önderine görüş ve tercih hakkı bırakmaktadır. Nitekim Resulullah (s.a.v.) İlahi hükmün pratiğe geçirilmesiyle ilgili olarak muhayyer bırakıldığı bütün meselelerde, İlahi mesajın genel dünya görüşünü ve sınırlarını dikkate alarak, söz konusu hükümleri en güzel biçimde pratiğe geçirmiştir.

İşte mesele bu noktaya geldiği zaman günümüzdeki müslümanların ve özellikle müslüman önderlerin Efendimiz (s.a.v.)'den örnek almaları gereken husus, yukarıda da belirttiğimiz gibi Efendimiz (s.a.v.)'in bu pratiklerde kullandığı Nebevi usuldür. Çünkü hiç şüphesiz ki Efendimiz (s.a.v.)'in pratik düzlemde muhayyer bırakıldığı meselelere gelişi güzel bir yaklaşımı yoktu. O konudaki genel hükmü, hükmün hikmetini ve sınırlarını dikkate alarak gözettiği maslahatlar bulunmaktaydı. Resulullah (s.a.v.) bu gibi hükümleri pratiğe geçirirken maslahatların çatıştığı durumlarda, yaşanılan konumu dikkate alarak bazı maslahatlara öncelik verirken, bazı maslahatları da gözardı edebiliyordu. Bizler için açık örneklik olan Efendimiz (s.a.v.)'in İlahi hükümleri pratiğe geçirirken kullandığı bu Nebevi usulü kavramak, günümüz müslümanlarının pratik meselesindeki önemli sorunlarını çözümleyecektir. Tabi ki bunun sağlanması, Kur'an ve sünnetin aynı gerçeklikte mütalaa edilmesine ve Nebevi usülün Kur'an-ı Kerim ışığında tesbit edilmesine bağlıdır.

Sonuç olarak "Dinde güncelleme olur mu?" sorusunu "İslam fıkhında güncelleme olur mu?" şeklinde anlayarak bunun şart olduğunu kabul etmeli ve asırlardır tekrarlanan hazır fetvalarla İslam'ın düz yolunu yokuş haline getiren anlayışları bir kenara bırakarak bu güncellemeyi bir an önce yapmalıyız. Tabi ki bunu yaparken ne modernizimden, ne feminizimden, ne libaralizimden etkilenmeli, Nebevi usulü dikkate alarak hak hükümlerin günümüz şartlarındaki hak pratiğini açıkça ortaya koymalıyız.

Böyle bir yaklaşıma sadece bizler değil değişik mezheplere bölünmüş bütün bir Muhammed ümmeti de muhtaçdır. Çünkü dünya müslümanlarının umud edilen vahdetinin gerçekleşmesi, evrensel veya bütünleyici olmayan mezhebi düzlemlerde değil, İslam dininin kendisine özgü evrensel düzleminde mümkün olabilecektir.

Vahdet duası ile..
Kaynak: İnsandergisi.com

Share
  Tweet
Yorum Analiz
Bu ihmalkârlık, sorumsuzluk niçin?

Bu ihmalkârlık, sorumsuzluk niçin?



Basketbolcu eşinin karnı burnunda salonda eşini desteklediği haberi üzerine bir mukayese yapan Hamza Er, Müslümanların halini sorgulayarak, "Müslüman kadınlar bu hayattan çekilirse, öğretmenlik, örneklik misyonlarını terk ederlerse neslin bozulmasından şikâyet etmeye hakkımız olacak mı?" diyor.
Eğitim politikasını ABD mi belirliyor?

Eğitim politikasını ABD mi belirliyor?



Hayrettin Karaman: 1949’daki anlaşma uyarınca Türkiye’deki eğitim politikasını ABD mi belirliyor? diye soruyor.
“Ama Mursi ve İhvan’ın Hataları Vardı!” diyen zavallılar

“Ama Mursi ve İhvan’ın Hataları Vardı!” diyen zavallılar



Ordu, sivil halkın ve siyasetçilerin üzerinden silindir gibi geçerken, devireni değil de devrileni eleştirmek, en hafif ifadeyle zulmü alkışlamak ve zalimin sırtını sıvazlamaktır.
Mısır'ın rüyası Mursi

Mısır'ın rüyası Mursi



Haşim Akın Muhammed Mursi ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Rüya deyince aklına Mısır’ın geldiğini ifade eden Akın, Mursi’nin vefatını, Peygamberlerden günümüze ülkede verilen mücadelelerin son halkası olarak görüyor.
Okumayı ve yazmayı bırakanları nasıl tanıyabilirsiniz?

Okumayı ve yazmayı bırakanları nasıl tanıyabilirsiniz?



“Okumakla olmuyor” derler, “yazmak da bir şey ifade etmiyor” diye sızlanırlar. Bu kişiler nezdinde “düşünmek” de beyhude kürek çekmeye benzer bir yorgunluktur. Hüseyin Akın Milli Gazete'de yazdı...
Bir oy uğruna ne taklalar atılıyor

Bir oy uğruna ne taklalar atılıyor



Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, yazısında AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nihat Zeybekçi’nin “içki” çıkışını yorumlamış.
Şişirilmiş bir portre olarak Mustafa Kemal kurgusu

Şişirilmiş bir portre olarak Mustafa Kemal kurgusu



Yıldıray Oğur, “Atatürk”ü konu alan yazılı literatürü mercek altına aldığı yazısında Mustafa Kemal’in nasıl da bütün “en”leri şahsında toplayan şişirilmiş bir portre olarak betimlendiğine ve fütursuzca başvurulan yalanlara dikkat çekiyor.
Hayırlı Cumalar Sergisi

Hayırlı Cumalar Sergisi



İsmail Kılıçaslan'ın Türkiye'deki sosyolojik değişime dikkat çektiği yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
Türkiye'de 18 yaş altına zina serbest, evlilik suç!

Türkiye'de 18 yaş altına zina serbest, evlilik suç!



Aile ve sosyal konulara sünnetullah çerçevesinde yaklaşım gösteren Sema Maraşlı kim ne der demeden gerçekleri dile getirmeye devam ediyor. Maraşlı bu yazısında da erken yaşta evlenip tecavüzcü deyip hapse tıkılan mağdur erkek ve eşlerini konu edindi.
Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor?

Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor?



Afganistan İslam Emirliği Taliban Hareketi’nin El İmarat-Cihad’ın Sesi adlı internet sitesinde ‘Amerika Afganistan’daki IŞİD’i Nasıl Destekliyor’ başlıklı bir makale yayınlandı.
İnsan doğası İslam'ı ister

İnsan doğası İslam'ı ister



Allah insanlar arasından şeçip görevlendirdiği Elçileri/Peygamberleri aracılığıyla yasalar göndermiş, kodladığı güzelliklerin yaşanılmasını, çirkinliklerden de kaçınılmasını emretmiştir. Sorgulanacak insan Cennet’le nimetlendirilecek veya Cehennem ile azap edilecektir.
Erken evlilik mağdurları neyi ifşa ediyor?

Erken evlilik mağdurları neyi ifşa ediyor?



"Ankara Altındağ'da Yenidoğan semtinde oturan Emine Özdemir ve Levent Karakaya, 2006'da birbirlerine âşık oldu. Emine o zaman 15, Levent ise 18 yaşındaydı. Kızın yaşı küçük olduğu için aile evlenmelerine izin vermedi. Gençler birlikte kaçtı.
Hakan Albayrak: Bu adalet bizim değil

Hakan Albayrak: Bu adalet bizim değil



Karar Gazetesi yazarı Hakan Albayrak, Saraybosna'da yaşadığı bir anısını kaleme aldığı yazısında, önemli bir noktaya işaret ediyor.
Atasoy Müftüoğlu: Yanlış Bilincin Saltanatı

Atasoy Müftüoğlu: Yanlış Bilincin Saltanatı



İslam dünyası toplumları, karşı karşıya bulundukları, temel-hayati-varoluşsal sorunları, ontolojik-epistemolojik derin bağımlılığı bir sorun olarak görmediği için, yanlış bilincin saltanatı ile kitleleri büyülemeye çalışıyor.
Toplumun ve Bireyin Laikleştirilmesi

Toplumun ve Bireyin Laikleştirilmesi



Laik-Kemalist kadroların öncülük ettiği Cumhuriyet’in toplum projesi, modernizm öğretisi olan rasyonalist ve tek tipleştiren ulusalcı bir projedir. Amaç, Türk toplum düzenini, sosyal ilişkileri, maddi ve manevi medeniyeti, Batı Medeniyeti tipine çevirmek, radikal bir şekilde sosyal değişimi gerçekleştirmektir.
“İdlip Saldırısının Tetikleyeceği Krizler”

“İdlip Saldırısının Tetikleyeceği Krizler”



“Türkiye (…) ya saldırıyı engellemek ya da elinden gelen tüm imkânları seferber ederek savunma hattındaki tüm mücahit grupları desteklemek mecburiyetindedir.”
“İstismarın” Hikâyesi!

“İstismarın” Hikâyesi!



Geçen hafta Cumartesi Anneleri’nin tertip ettiği eylem polislerce dağıtıldı ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “İzin vermedik çünkü bu istismarın son bulmasını istedik.” dedi. Yıldıray Oğur, bugünkü yazısında, “istismarın” hikâyesini anlatıyor.
Kudüs Sadece Filistinlilerin Değildir

Kudüs Sadece Filistinlilerin Değildir



Daha önce yapılan bir baskında veya avlusunda yapılan bir ayinde güçlü bir sesle karşı çıkanlar nerede? Nerede Arap ve İslam ülkelerindeki resmi tavır ve tutum? Hatta siyasi partiler, parlamentoların, basın ve yayın organlarının sesi nerede? Nerede halkların tepkisi?
Yıldıray Oğur:Ey müminler TL’ye dönün!

Yıldıray Oğur:Ey müminler TL’ye dönün!



Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur: "Devlet, mesajlarını aktarmada her Cuma günü vatandaşlarının büyük bir çoğunluğunun toplandığı camilerde okunan hutbeleri hep iyi bir fırsat olarak gördü."
Güçlü Kadın – Ezilen Erkek = Güçlü Türkiye midir?

Güçlü Kadın – Ezilen Erkek = Güçlü Türkiye midir?



Seçim döneminde KADEM ve Ak Partili kadınlar “Güçlü Kadın Güçlü Türkiye” sloganı kullandılar. Slogan kulağa hoş geliyor da içini dolduran söylem yine yok. Sürekli bir kadın istihdamından, kadınların çalışma hayatına daha çok girmesinden bahsediliyor.
Çanlar Hümanizmin sonu için çalıyordu

Çanlar Hümanizmin sonu için çalıyordu



Ernest Hemingway dünya klasikleri arasına giren Çanlar Kimin İçin Çalıyor romanında savaşı, teknolojiyi, ölümü, inancı, ideolojileri ve modern yaşamı sorgular
Neden sömürülmeye müsait bir haldeyiz?

Neden sömürülmeye müsait bir haldeyiz?



Malik Bin Nebi, siyasî ve fizikî bağımsızlığın, zihnî bağımsızlık anlamına gelmediğini vurgular ve İslam ümmetini zihnî bağımsızlığa davet eder. Onun bu davetinin temelinde Ra’d Suresinin 11’inci ayeti vardır.
ABD-Türkiye ticaretinin tarihsel serüveni

ABD-Türkiye ticaretinin tarihsel serüveni



Türkiye-ABD ilişkileri tarihi süreç içinde birçok aşamadan geçip bugünlere geldi. Osmanlı döneminde başlayan ticari münasebetlerin günümüze kadar ki hikayesi merak konusu oldu
‘İnsan insanın yurdudur’

‘İnsan insanın yurdudur’



İnsan, insanın kurdudur şeklinde ifade edilen yıkıcı ve dehşet nitelikteki davranış kalıbının tek doğal egemen gerçeklik biçimi olarak kabul edildiği dünyamızda, insanın insanlaşması mümkün değildir. İnsan, insanın yurdudur şeklinde ifade ettiğimiz prensip, aslında insanın insanı kurban etmeyeceğinin bir başka ifadesidir…

"KHK hukuksuzluğuna maruz kalmak zulümdür!"



Özgür-Der yayınladığı basın açıklamasında bugün çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 18 bin 632 kişinin kamudan ihraç edilmesinin yeni mağduriyetler ve hukuksuzluklar yaratacağını belirtti.
Çocuklara küçük yaşlarda mahremiyet sınırlarını öğretmeli

Çocuklara küçük yaşlarda mahremiyet sınırlarını öğretmeli



Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Çocuğun yakın çevresinde risk grubunda kişiler varsa çocuğun aynı ortamda kalması engellenmelidir. Bir diğer husus ise çocuklara küçük yaşlarda mahremiyet sınırlarını öğretmektir." dedi.
Özçekim ölümleri bize ne söylüyor?

Özçekim ölümleri bize ne söylüyor?



Dünyanın dört bir yanından gelen özçekim esnasında yaşanan ölümlere ilişkin haberleri konu edindiği bugünkü yazısında Fatma Barbarosoğlu, “Kullandığımız aletlerin bizi nasıl kullandığını pek dikkate almıyoruz.” uyarısında bulunuyor.
Enbiya ve Rum Sureleri özelinde Şeriati’nin tarihe bakışı

Enbiya ve Rum Sureleri özelinde Şeriati’nin tarihe bakışı



Ali Şeriati, "İki Sure İki Yorum"da Kerim kitabımız yüce Kur’an’ın mesajını anlamayan, anlamak istemeyen, ona kulaklarını tıkayanların tarih boyunca hep zelil duruma düştüklerinden, kaybettiklerinden, helak olduklarından dem vuruyor. Fatih Pala yazdı.
10.000 ekmeğimizin sadece 3’ünü paylaşabildik

10.000 ekmeğimizin sadece 3’ünü paylaşabildik



2017’de dünya toplam gayri safı hasılasının yüzde 0,03’ünü ihtiyaç sahipleri ile paylaştı, yani ürettiği 10.000 ekmeğin sadece 3’ünü verebildi. Buna karşılık ürettiği her 10.000 ekmeğin 150/200 kadarını başta çöpe atarak israf etti.
Kur’an’ı teganni ile okumanın hükmü

Kur’an’ı teganni ile okumanın hükmü



Faruk Beşer, Yeni Şafak’taki yazısında Kur’an-ı Kerim’i teganni ile okumanın hükmünü tahlil etmiş.
                             
Normal Görünüm