Röportaj

"İslami kesime neden susuyorsunuz diye sormak lazım"



Geçen günlerde Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı’na yönelik düzenlenen operasyonda vakfın kurucusu Alparslan Kuytul’la birlikte 21 kişi gözaltına alınmıştı. Vakfın kurucu başkanı Alparslan Kuytul'un da aralarında bulunduğu 5 kişi tutuklandı.

Zaman zaman hükümete yönelik yaptığı sert eleştirileri ile de gündeme gelen Kuytul, son yaptığı konuşmaların birinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) adının Zulümle Kalkınma Partisi (ZKP) olarak değiştirilmesi gerektiğini söylemişti.

Tutuklanan Alparslan Kuytul’un eşi Semra Kuytul, yaşadıkları süreci Ahval’e anlattı.

“İslami kesimden ve cemaatlerden görmediğimiz desteği sol ve diğer kesimlerden gördük” diyen Kuytul, bu operasyonların arkasında hükümetle birlikte farklı bir iradenin de olabileceğini belirterek “Derin dinsiz bir komiteden bahsetmişti Hocaefendi. Birileri tenkit konusunu bahane ederek hükümeti üzerimize salıyor olabilir” ifadelerini kullandı.

Söz Semra Kuytul'da...

Öncelikle Alparslan Kuytul ve beraberindekilere neden operasyon yapıldı? Sizce bu operasyonun nedeni ne?

Ben öncelikle hassasiyetinizden dolayı teşekkür ediyorum. Çünkü insanlar şu anda bu sorgulamayı bile yapmıyor. Bir geçmiş olsun bile diyenlerin olmadığı bir dönemdeyiz maalesef.

Hocaefendi’nin de görüşü, bizim de görüşümüz şu; birkaç yönü var. Bir yönüyle hükümeti tenkit meselesi. Bir takım tenkit ve eleştiriler onları yaralıyor olabilir. İslami bir kimlikle görünmeye çalıştıkları için bir hoca tarafından eleştirilmek onları daha derinden yaralıyor olabilir. Yani bir solcunun eleştirisi bu halkta çok tutmaz ama kendi camiasından birisinin tenkiti daha da yaralayıcı olabilir.

Tenkitten rahatsız oluyorlar, yaralanmak istemiyorlar, muhtemelen oy kaybetmek istemiyorlar.

Ama doğruların da konuşulması gerektiğini düşünüyoruz. Hocaefendi’nin bu konuda hiçbir zaman geri adımı olmaz.

Bu operasyonun bir diğer sebebi de Hocaefendi’nin Tevhid meselesini, yani Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı konusunu gündeme getiriyor olması, bunu çok açık net bir dille sürekli anlatıyor olması şu anda sistem içerisinde olup da bundan rahatsız olan birtakım kesimleri ciddi manada rahatsız ediyor.

Alparslan Kuytul’un Doğu Perinçek’e atfen bazı açıklamaları olmuştu daha önce. Siz de onu mu kastediyorsunuz? Tam olarak hangi kesimler?


Allah’ı, Müslümanları sevmeyen kesimler. ‘Derin bir dinsiz komite’den bahsetmişti Hocaefendi daha öncesinde. Bizim bu yönümüzden, Tevhid’i anlatıyor olmamızdan rahatsız olan bir kesim olduğu da gerçek. Dolayısıyla hükümet şu anda tenkitlerimizden hoşlanmadığı için mi üzerimize geliyor yoksa bizim ona yaptığımız tenkitleri bahane ederek birileri onu bizim üzerimize mi salıyor?

Biliyorsunuz Hocaefendi’nin bazı videoları kırpılıyor ve halka o şekilde servis yapılıyor. Belki aynı kırpılmış videolar, bazı üst düzey hükümet yetkililerine de servis yapılıyor ve onlar da bizi oradan tanıyorlar. Yani yanlış lanse ettirme söz konusu olabilir. Aslında belki de Tevhid’in anlatılmasından, anlaşılmasından rahatsız olanlar hükümeti tenkit olan kısmını kullanmak suretiyle onu bizim üzerimize sürüyor olabilirler.

Yani ‘birileri hükümeti bir araç olarak kullanıyor olabilir’ diyorsunuz…

Olabilir. Bu da ihtimal dahilinde. Ama bu hükümeti masum kılar mı? Onun da araştırılması lazım. Sonuçta da hükümet. Bu devlet onlara teslim olmuş. Bu kadar büyük bir operasyona bilir bilmez üç beş kırpılmış video üzerinden gidecek değildir herhalde. Büyük çaplı bir operasyon gerçekleşti çünkü.

Destek geliyor mu size diğer cemaatlerden?

Şu sürecimizde kayda değer bir destek gördüğümüzü hatırlamıyorum. Tek tük internet üzerinden yazıp çizenler var geçmiş olsun diye ama böyle bir kurum kuruluş adı altında şu anda hatırlamıyorum. Bizim Adana’dan bir iki STK’dan gelenler oldu ziyaretimize. Eskiden tanışıklığımız olan kişiler. Onun dışında böyle Türkiye çapında bir destek görmedik. Bir korku havası hâkim olabilir.

Bir de bizi terör örgütü ilan edildi edilecek gibi lanse ettiler topluma. Biliyorsunuz vakfın basılma şekli çok farklı. Evlerimize geliş tarzları çok farklı.

Özel Harekat falan devreye girince muhtemelen insanlar ‘Bunlar da yarın terör örgütü ilan edilecekler, hiç bu işe bulaşmayalım’ gibi bir düşünceye girmiş olabilirler.

Doğru değil ama maalesef böyle. Başka kesimlerden daha çok destek gördük. İslami camiadan görmediğimiz desteği, solculardan ve bizim görüşümüzü kabul etmeyen diğer kesimlerden gördük.  İslami camiadan bir destek gördüğümüzü hatırlamıyorum.

Sebebi ne bunun sizce? İslami kesimin ve cemaatlerin sessizliğini neye bağlıyorsunuz?

Bilemiyorum. Bunun izahını kendileri yapsınlar. Neden susuyorsunuz diye onlara sormak lazım. Ciddi manada bir tarafgirlik mi olmuş, korku mu peydahlanmış, hak adalet izan denge mi karışmış, doğruyu yanlıştan ayırt edemez hale mi gelmişler, menfaatperestlik mi çökmüş bilemiyorum. Bin tane sebep sayılabilir. Bunu kendilerine sormak lazım.

Eşiniz başına böyle bir şey geleceğini tahmin ediyor muydu, bekliyor muydu?

Yıllardır göz önünde bulundurduğu bir ihtimal bu. O, hakkı söylediği için sürekli üzerine geliyorlardı, sürekli tehdit alıyordu. Eski konuşmalarında da, 15 Temmuz öncesinde de Gülen Camiası tarafından bir takım tehditler aldığı olmuştu. Dinler arası diyaloğu eleştirdiği zamanlarda da tehditler aldığı olmuştu.

O, yanlışları sürekli söylediği için, yanlışa yanlış dediği için sürekli böyle duyumlarımız oluyordu. 15 Temmuz sonrasında sizler de duymuşsunuzdur, hani ‘sıra Furkan Vakfı’nda, bundan sonra onlar bitirilecekler. Her an basılabilirler’ gibi bir duyum vardı. Bu, onun ihtimal dışında tuttuğu bir şey değildi. Fakat buna rağmen o, hakkı söylemenin vazifesi olduğunu bildiği için devam etti.

Siz bir tweette şöyle diyorsunuz; “Kulağımıza bazı haberler geliyor. ‘Hükümeti eleştirmenin dozunu azaltırsanız belki bu iş çözülür.’ diye. Biz hükümeti eleştirmiyoruz, yaptığı zulmü anlatıyoruz.” Bu haberler nereden geliyor? Nasıl haberler tam olarak?

Bizi tanıyan birilerine, onları tanıyan birileri “Ankara’da bizim tanıdıklarımız var. Sizin bu işinizi çözmek için yardımcı olmak isteriz ama sizin de biraz bu söylemlerinizi yumuşatmanız lazım” gibi konuşmalar yapılıyor. Israrla bu haberi ulaştırmaya çalışıyorlar. Biz mesajı alıyoruz.

“Sesinizi keserseniz üstünüze daha fazla gelmeyiz” şeklinde yani?

Ben o tweette de ifade ettim, bir zulüm var ortada biz onu anlatıyoruz. Onu da mı konuşmayalım? Başımızda böyle büyük bir hadise var, evlerimiz basılmış, vakıflarımız derneklerimiz kapatılmış, mallarımıza el konulmuş. Böyle bir durumda da mı konuşmayacağız yani? Başımıza gelen zulme zulüm demeyecek miyiz?

Peki bu operasyonlar, dedikleri gibi ‘söylemlerinizi yumuşatmanıza’ neden olacak mı? Yani Alparslan Kuytul gözaltına alınmadan önce söylediklerini serbest kalırsa yine söylemeye devam edecek mi?

Ben Hocaefendi’yi çok iyi tanıyorum. Onu siz de üç beş defa görmüş olsaydınız benim bu görüşlerime katılırdınız. O, bildiğinden vazgeçecek bir insan değil. ‘Ya beni öldürürsünüz ya da zulmü bitirirsiniz’ sözleri asla blöf değil. Hocaefendi ancak ölerek susar. Çıktığı zaman kaldığı yerden devam edecektir. Muhtemelen daha da şiddetli bir şekilde devam edecektir. Bilemiyorum ondan sonra iş nereye gidecek.

Cemaat’te de böyle bir tedirginlik görmedim ben. Bir güven söz konusu. Biz Hocaefendi’nin attığı adımlara güveniyoruz. Çabasının hak ve adalet adına, Allah rızası için olduğunu biliyoruz. Ne derse sonuna kadar arkasındayız. Onun gittiği yere biz de gideriz diye bir düşünce var çünkü cemaat gerçekten onun samimiyetine inanıyor.

Şu an ben arkadaşlarımızı bastırmaya çalışıyorum. Evlerine göndermeye çalışıyoruz gitmiyorlar. ‘Neden hocamız böyle konuşuyor, keşke biraz daha dozunu azaltsaydı’ gibi en ufak bir şey duymadım kimseden. O, doğruları söyledi ve doğruları söylediği için başına bu geldi.

Nasıl bir karar bekliyorsunuz mahkemeden?

Medyada yanlış haberler var, sanki günlerdir sorgudaymış gibi. Hayır 8 gün boyunca Emniyet’te hiçbir şekilde muhatap almadan beklettiler. 9. günde çok hızlı bir şekilde ifadelerini aldılar.

Avukatımız dosyayı görmüş, tecrübeli bir insan, yıllarca ceza hâkimliği yapmış biri, “Ben dosyaya baktım ve içerisinde suç unsuru teşkil edebilecek en ufak bir şey yok. Buna bakan hâkimin hemen şimdi tahliye* vermesi lazım. Durum tamamen net. Sadece tenkit var dosyada.” dedi.

Hükümeti tenkit konusu var. O konuda da mesela Afrin meselesi ise şu anda zaten medya da muhalefet de Afrin konusunda Hocaefendi’nin dediklerini söylemeye başladı. O ilk gün söyledi, bunlar bir hafta on gün sonra söylemeye başladılar. Yandaş medya bile bu konuda Hocaefendi’nin söylediği yere gelmeye başladı. Hatta, Hocaefendi ‘Afrin meselesi bir tuzak olabilir’ demeden birkaç gün evvel ona çok alçakça saldıran Akit TV bile ‘Bu bir tuzak mı’ diye haber yapmıştı.

Onlar bile bunu söylüyorlardı ama Hocaefendi’yi sanki şu anda toplumun milliyetçilik duygularından istifade ederek, bu arada tutuklamak istiyorlarsa bununla kamufle etmek istediler gibi de geliyor bana. Bu davadan biz tahliye bekliyoruz. Aksi halde ben siyasi otoritenin verdiği bir karar olacağını düşünüyorum.

(Söyleşinin yapıldığı saatlerde Alparslan Kuytul'un tutuklanmasına ilişkin henüz bir karar açıklanmamıştı.)

Birkaç gün önce geçirdiğiniz trafik kazasını da sormak istiyorum. Bununla ilgili açıklamalarınız oldu, kazanın ‘şüpheli’ bir kaza olduğunu söylediniz. Paylaşabileceğiniz yeni detaylar var mı? Neden şüpheli olduğunu düşünüyorsunuz?

O konuda paylaşacağım detaylar var ama şu içinde bulunduğumuz süreci biraz atlatmak istiyorum. Hocaefendi’nin davasının sonuçlanmasını, gündemimize gölge düşürecek bir durum ortaya çıkmamasını istediğim için biraz beklemeye aldım o meseleyi. Kaza esnasında arabadan indikten sonra şunu fark ettim, oraya gelen 10-15 kişi normalde vatandaşın gelmesi arabalara bakması, bir şeyiniz var mı demesi, ambulans çağıralım mı gibi doğal tavrın ötesinde sanki Olay Yeri İnceleme gelmiş, uzman hassasiyetiyle dolaşıyordu ortada. Bunu çok net hissettim. Çok bilinçli bir şekilde gelmiş.

Mesela sormuyor şoföre ‘içeride başka kimse var mı’, arabaya gidip bakmıyor bile, şoför aracına dönüp bakmıyor bile, diğer araca bakıyor iner inmez. Geliyorlar bizim aracımıza bakıyorlar. O esnada o kişilerin etrafta olmaları bile gece 12:45 civarındaydı bana çok garip geldi.

Yani bunun bir suikast girişimi ya da bir gözdağı olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Evet o şekilde değerlendirdim. Savcılığa yazmış olduğum dilekçeyi de yayınladım Twitter’da. Orada da bazı şeyler var. Mesela bir polis aracının geçip hiçbir şekilde kazaya bakmaması, kazadan 5 dakika sonra oradan geçmesi ve durmadan devam etmesi. Gece gezen bir devriye ekibiyse o, kaza gördüğünde durmaz mı? Durmadı. Yanımızda ayrıca çok yüksek sesle çalışan bir çöp arabası, sol tarafımızda da başka bir çöp arabası.

Kamera görüntülerini görmüşsünüzdür kazaya sebebiyet veren çöp arabası geçiyor gidiyor, diğeri yanımızda çok yüksek bir sesle çalışıyor. Yani dedim neyi kamufle etmeye çalışıyor acaba. Sonrasında düşünüyorum tabi ben bunları. Onun dışında görüntüler de var elimizde. Ben bunun böyle bir girişim olduğunu düşünüyorum.

Ortalığı karıştırmak isteyenler bu vesileyle karıştırmak istemiş olabilir. Cemaatimiz için de çok büyük bir yıkım olacaktı. Sadece Hocaefendi için değil, tüm arkadaşlarımız için şu moral bozukluğunun üzerine böyle bir şey olsaydı, Allah korumasaydı çok ciddi bir olay ortaya çıkacaktı. Ben her gün o yoldan Doblo ile geçiyorum. Aynı akrabamın iki arabası var biri Doblo bir Passat marka arabalar.

Genelde bayanlar olarak biz diğerini kullanıyoruz. Eğer o gün diğer araçla gitmiş olsaydık, araç çöp arabası ile arada preslenmiş olurdu. Bu aracımız sağlam bir araç olduğu halde şuan iç düzeneği kullanılamaz halde, tamamen sıkışmış. Normal gelmiyor bunlar bana.

Size çarpan aracın şoförüyle de İhlas Haber Ajansı bir görüşme yapmış. Kendisi de sizin suçlamalarınız nedeniyle dava açacağını söylüyor.

Keşke kendisini bu kadar deşifre etmeseydi. Benim hedefimde o yoktu. Ben ondan hiç bahsetmedim, onun arkasındaki kişilerden bahsettim aslında.

Son olarak ‘evlerin mühürlenmesi’ konusu nedir? Böyle bir uygulama devam ediyor mu?

Bir ev öyle oldu. Gidip geldiğimiz bir arkadaşımızın kendi evi. Sabah saatlerinde oluyor olay. Çamaşır makinesinde çamaşır olduğunu söylüyor arkadaşımız. Çamaşır bitmeden dışarı çıkamam diyor. Çok acele ettiriyorlar küstah tavırlarla. ‘Ne kadar çok eşya alırsan o kadar kar, çünkü aylarca evini göremeyeceksin, bu sadece sana yapılmayacak tüm evlere yapılacak’ falan gibi tahrik ederek sanki bizlere birtakım mesajlar iletmeye çalıştılar. Ben bunun bir Valilik ya da herhangi bir merciden alınmış bir karar olduğuna inanmıyorum.

Bunu ben tamamen bize karşı bir tahrik olarak kabul ediyorum. Çünkü ister istemez onu duyan arkadaşlarımızda bir galeyana gelme durumu söz konusu oldu. ‘Nasıl olur, evlerimizden de mi bizi atacaklar, kapımızı da mı mühürleyecekler’ gibi. Ki gerçekten kapısına da mühür bastılar, trajikomik bir durum yani. Bildiğiniz bir mühür bastılar bir eve.

Ben bunun kayıtlarda geçen bir karar olduğunu zannetmiyorum. Bu keyfi bir uygulama, tahrik amaçlı ve geçici bir uygulama. Bize bir mesaj gönderiyorlar. Bu neyi gösteriyor, Hocaefendi’yi suçlamak için herhangi bir suç unsuru bulamadıklarını, bunu bulabilmek için bir ümit acaba cemaat dışarıda Hocaefendi başında değilken böyle tahriklere gelir de orayı burayı kırar döker, suç örgütüne dönüşür mü...

Yani bir suç bulmaya çalışma olarak değerlendirdim ben bunu. Biz bir açıklama yapmıştık bunun akabinde, acaba ‘hücre evi’ vs diye göstererek böyle bir mühür kararı çıkarıp evleri mühürleyebilirler mi diye, o zaman ben dedim, gelin, Allah vere benim evime gelin, inşallah gelirsiniz dedim.

Ben çıkmayacak mıyım, direnecek miyim? Hayır asla direnmeyeceğim, benim 88 yaşında kayınvalidem var, 5 tane çocuğum var, bavullarımla, kayınvalidemle yaşadığım o evden çıkacağım sizi de bütün dünyaya rezil edeceğim. Bu yaptığınız zulmü alnınızdan nasıl temizlersiniz siz düşünün. Ben 1 ay dışarıda yatmışım yatmamışım mesele değil. Sen bu zulümden nasıl kendini kurtaracaksın onu düşün.

Biz tahrik olup provoke olmadığımız için mi bilmiyorum devamı gelmedi. Ertesi gün olacağı söylenen şeyler olmadı. O mühür vurulan ev de akşamında açıldı. Diyelim ki evimizi kaybedelim, ne olacak? Sen adaletini kaybediyorsun, zulmüne zulüm ekliyorsun, senin kaybının yanında benim kaybım sıfır. Tarihe bu böyle geçecekti.

Son olarak eklemek istediğiniz...

Zor bir süreçten geçiyoruz. İnşaallah atlatacağız. Biz Hocaefendi’nin arkasında durmaya devam edeceğiz. Bizi gözlemleyenler şöyle bir şey beklemesin; ‘Furkan Vakfı bitti. Zaten sizin de geleceğiniz yer buraya kadardı. Zaten görünüyordu. Siz eleştiriyorsunuz ama biz de zaten başımıza bu gelmesin diye eleştirmiyorduk.’

Böyle kendilerine haklılık payı çıkartabilirler ama hakkı söylemeden, hakkı yaşamadan yaşamaktansa hakkı söyleyerek, hakkı yaşayarak ölmek daha şereflidir. Bunun sonunda ölüm olacağından değil. Ama bu yola devam ettiğimiz takdirde Allah’ın bize yardım edeceğine inanıyoruz. Bu dava Allah’ın davası.

Kaynak: Ahval.com

Share
  Tweet
Röportaj
Hamza Er'le Röportaj

Hamza Er'le Röportaj



Hamza Er, geçtiğimiz Ağustos ayında Çıra Kitap etiketiyle yayınlanan iki röportaj kitabıyla okur karşısına çıktı. İki röportaj kitabıyla çıkagelen yazarla Mehmet Ali Başaran'ın yaptığı söyleşi...
İslamcılara Umut Bağlanması Rahatsızlık Oluşturuyor

İslamcılara Umut Bağlanması Rahatsızlık Oluşturuyor



Yazar Hamza Er, Tunus Nahda Hareketi kurucularından ve Tunus Meclis Başkan Yardımcısı Abdulfettah Moro ile görüştü. Görüşmede, Nahda Hareketi, Tunus'ta başlayan Arap Baharı süreci, Körfez ülkelerinin bölgesel tutumları, Suriye'deki gelişmeler ve siyasetin kavramları üzerinde duruldu.
Prof. Dr. Metin Başaranoğlu ile Koronavirüs Üzerine

Prof. Dr. Metin Başaranoğlu ile Koronavirüs Üzerine



Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Metin Başaranoğlu, Formsante sitesine verdiği röportajda koronavirüs hakkında kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.
“İslâmî Bir Bilince İhtiyacımız Var”

“İslâmî Bir Bilince İhtiyacımız Var”



Araştırmacı-yazar Ramazan Yazçiçek’in “Bilgiden Bilince” adlı kitabı kısa sürede 2. Baskı yaptı.
Ayrımcılığı Derinleştiren Uygulamalar Hayır Getirmez!

Ayrımcılığı Derinleştiren Uygulamalar Hayır Getirmez!



İLKHA’ya konuşan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, İçişleri Bakanlığı tarafından Arapça tabelalara uygulanan yasağa tepki gösterdi.
Müslüman entelektüeller İslam'ı kullanıyor

Müslüman entelektüeller İslam'ı kullanıyor



Müslüman toplumların ithal ettikleri değerleri kendilerine göre dönüştüremediğinin altını çizen Abdurrahman Arslan, modernitenin dindarları ikilem içine soktuğunu düşünüyor. Bu konuda Müslüman entelektüellere de bir eleştiri getiriyor.
Torununun gözünden Mehmet Akif Ersoy

Torununun gözünden Mehmet Akif Ersoy



İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Ersoy, dedesinin vatan ve millet sevgisi, nasıl bir baba olduğu, şiire nasıl başladığı ve etkilendiği şahsiyetler üzerine Ezgi Aşık'ın sorularını cevapladı.

"Abdülhamid İslamcı değil, muhafazakardır!"



Düşünce Mektebi, 1.Dünya savaşı öncesinde bir dünya imparatorluğu olan Osmanlı Devletini ayakta tutan 2. Abdülhamid döneminin özelliklerini, toplumsal yapısını ve o dönemin günümüz Türkiye'sine yansımalarını yazar Ümit AKTAŞ ile röportaj yaptı.
‘Özgürlüğün mahiyeti’ üzerine

‘Özgürlüğün mahiyeti’ üzerine



Özgürlük kavramı ideolojik bir mahiyet taşır. Neyin yapılabilir olduğu çerçevesi içinde özgürlük daima bir dünya görüşünün aynası sayılabilir. özgürlük belli bir zihniyet dünyasından hareketle inşa edilen bir kavramdır.
Afrin Harekatı Bağlamında Türkiye-Rusya İlişkileri

Afrin Harekatı Bağlamında Türkiye-Rusya İlişkileri



Saslanbek İsaev Afrin harekatının başladığı gün Rus siyasi analist Denis Korkodinov’la Anadolu Ajansı için konuştu.

"Tarikatların yüzde 80'i İslam'a zarar veriyor"



İlahiyatçı Ali Rıza Demircan: “Tarikatların yüzde 80’i İslam’a zarar veriyor, çoğu cahildir, MİT’in denetimindedir. Diyanet neden tarikatları da inceleyip yanlışlarını anlatmıyor?”
Kudüs, Bütün Müslümanların Kutsalıdır, Haremidir

Kudüs, Bütün Müslümanların Kutsalıdır, Haremidir



Kudüs'te Müslümanların razı gelebileceği asgari şartlar. Prof. Dr. Şinasi Gündüz, 100 yıldır ağır bir işgali yaşayan kutsal beldemiz Kudüs hakkında her Müslümanın bilmesi gereken asgari hususlar hakkında Mehmet Ali Başaran'ın sorularını cevapladı.
Kudüs Amerika'nın çözülme sürecini başlatacaktır

Kudüs Amerika'nın çözülme sürecini başlatacaktır



Trump'ın bütün İslam dünyasını Kudüs ile uğraştırmaya çalıştığını ve bunun en önemli sebebinin Irak ve Suriye'de rahat hareket edebilmek olduğunu söyleyen İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım,'Kudüs cihadının bir ve bütün olduğunu' söyledi.
Talal Silo:

Talal Silo: "ABD PYD/PKK'ya verdiği silahları denetlemiyor"



Silo, ABD'nin SDG'ye teslim etme görüntüsü altında PYD/PKK'ya çok büyük miktarda ağır silah verdiğini ve nerede nasıl kullanıldığını denetlemediğini anlattı.
Şenlikoğlu:Muhafazakarlar tesettürlü kızlara talip değiller

Şenlikoğlu:Muhafazakarlar tesettürlü kızlara talip değiller"



Türkiye'de başörtüsü mücadelesi veren isimlerden biri olan Emine Şenlikoğlu, bir dergiye verdiği röportajda muhafazakar kesime "tesettür" konusunda eleştirilerde bulundu.
Filistinlilerin yaşadığı büyük felaketten dünya sorumludur

Filistinlilerin yaşadığı büyük felaketten dünya sorumludur



Filistinli insan hakları aktivisti ve El-Mizan İnsan Hakları Merkezi Müdürü İsam Yunus, Balfour Deklarasyonunun hukuki ve siyasi yönden bir temelinin olmadığını belirterek, bunun sonucunda Filistinlilerin hukuk, mal-mülk ve varlıklarından bedel ödediklerini söyledi.
Türkiyeli Müslümanların Zaaf ve İmkânları

Türkiyeli Müslümanların Zaaf ve İmkânları



Fikir dünyamızın önde gelen bazı isimlerine'Kendi zaman ve tecrübenizi hatırlatarak, o günün ve bugünün Müslüman gençlerini, zaaf ve imkânlarıyla mukayese eder misiniz' diye sorulmuş 2013'te.'Hasat' adlı yıllıkta toplanan bu soruşturma cevaplarından minik bir seçkiyi Mehmet Ali Başaran alıntıladı.
Cezaevi Röportajı -'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' üzerine

Cezaevi Röportajı -'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' üzerine



"Acılarımı, neşelerimi ilahi vahiy mikroskobu altında tetkiklerden geçirdikçe, ortaya yeni anlam katmanları, dolayısıyla da meyveler çıkıyor. Binlerce sayfayı çoktan aşan mektuplarımda da hep bu yeni tespitlerimi açmaya koyuldum." Necdet Yüksel,'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' kitabı üzerine Mehmet Ali Başaran'ın sorularını cevapladı.
Arslan:'Modernlik bir bakıma ümmetin parçalanma serüvenidir'

Arslan:'Modernlik bir bakıma ümmetin parçalanma serüvenidir'



‘Modernliğe itiraz hayat tarzında başlamalıdır. Siz alternatif bir hayat tarzı sunarsanız o hayat tarzının öngördüğü iktisadı, eğitimi, teknolojiyi ya da ilişikleri üretebilirsiniz.' Abdurrahman Arslan, ‘Modern Dünyada Müslümanlar’ kitabı etrafında Safa Dallı’nın soruların cevapladı.
Cezaevi Söyleşileri 3 - Ahmet Şat ile röportaj

Cezaevi Söyleşileri 3 - Ahmet Şat ile röportaj



Mehmet Ali Başaran'ın sürdürdüğü Cezaevi Söyleşileri dizisinin konuğu Ahmet Şat. Başaran, Ahmet Şat ile Düşün Yayıncılık'dan çıkan Vahiy Öğretisi ve İslam kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.
Darbe Girişiminin arkasındaki dış güçler

Darbe Girişiminin arkasındaki dış güçler



Radyo Selam’da Zafer Burakmak’ın hazırlayıp sunduğu programının konuğu “Türkiye’nin En Uzun Gecesi 15 Temmuz ve Darbenin Arkasındaki Dış Dinamikler” kitabının yazarı Abdülkadir Şen idi.
Nureddin Zengi: Şark'ın kandili, kılıcı ve kalkanı

Nureddin Zengi: Şark'ın kandili, kılıcı ve kalkanı



Haçlı istilalarının sadece Ortadoğu denen coğrafyayı değil,Endülüs'ten Kuzey Avrupa'ya kadar bütün dünyayı kasıp kavurduğu 12'nci yüzyılda yaşayan Nureddin Zengi, deyim yerindeyse suyu tersine akıtmayı başaran adam.
Cezaevinde Bir Fantastik Yazar: Abdülselam Durmaz

Cezaevinde Bir Fantastik Yazar: Abdülselam Durmaz



25 yıldır siyasi tutsak olarak cezaevinde bulunuyor. Kendisi henüz çıkmadan kitapları çıkıyor cezaevinden bir bir:'Son Nişanlı','Lanetli Duvar','Dunah’ın Terazisi'…
“Yeni dindarlığın fıkhı yok

“Yeni dindarlığın fıkhı yok"



Görüntü kültürünün dünyasında yaşadığımızı belirten Abdurrahman Arslan, fıkhı olmayan bir dindarlıkla karşı karşıya olduğumuza, yapılan iftarlarla, televizyonlardaki sohbetlerle görüntüye yönelik bir Ramazan yaşandığına vurgu yapıyor
Hamza Er'le Mültecilik ve Mavi Marmara üzerine

Hamza Er'le Mültecilik ve Mavi Marmara üzerine



Filistin Mültecilik Meselesi üzerine araştırmalar gerçekleştiren, Suriye, Lübnan, ve Gazze' de bulunan Filistin Mülteci kamplarını ziyaret ederek bu kamplara ilişkin izlenimlerini kamuoyu ile paylaşan yazar Hamza ER’le Filistin meselesini, Mültecilik konusunu, kampların durumunu ve tabii ki Mavi Marmara’da yaşananları konuştuk.
Şiiri Şiir İçin Değil Bir Dava İçin Yazmalı

Şiiri Şiir İçin Değil Bir Dava İçin Yazmalı



Mehmet Ali Başaran, 25 yıldır siyasi tutsak olarak cezaevinde bulunan ve geçen yıl "Etibe’ye Mektuplar" adlı kitabı yayınlanan şair Atavi Osman Erdemir’le mektup üzerinden kısa bir röportaj gerçekleştirdi.
Atasoy Müftüoğlu, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı

Atasoy Müftüoğlu, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı



Atasoy Müftüoğlu, Medyascope’ta gazeteci Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.

"Aile içi huzursuzluk ve boşanmaların kaynağı batı kültürü"



Uzmanlar, boşanmaların sebebinin sadece aile içi etkenlere bağlı olmadığını belirterek, batı kültürünün ve gayri ahlaki yayınların etkisine girildikçe aile içi huzursuzlukların ve boşanmaların arttığına dikkat çekti.
Ahrar'uş Şam liderinden Suriye gündemiyle ilgili açıklamalar

Ahrar'uş Şam liderinden Suriye gündemiyle ilgili açıklamalar



Ahrar'uş Şam lideri Ebu Yahya Hamavi, kuşatmayı kırmak için başlatılan Halep Operasyonu, Esed rejimi, muhalifler arasındaki çatışmalar, ayrılıklar, bölgedeki Türkiye ve ABD varlığı ve Suriye'nin geleceğine ilişkin Timetürk'e özel açıklamalar yaptı.
Alev Erkilet ile Seyyid Kutub, düşünceleri ve etkileri üzerine

Alev Erkilet ile Seyyid Kutub, düşünceleri ve etkileri üzerine



Alev Erkilet’le Seyyid Kutub’un düşünceleri, İslâmcılığa yaptığı katkıları ve aldığı eleştirileri üzerine Dünya Bülteni ile bir söyleşide bulundu.
                             
Normal Görünüm