Röportaj

Afrin Harekatı Bağlamında Türkiye-Rusya İlişkileri



Saslanbek İsaev Afrin harekatının başladığı gün Rus siyasi analist Denis Korkodinov’la Anadolu Ajansı için konuştu.

Ortadoğu ve Güney Kafkasya alanında uzman bir Rus siyasi analist ve danışman olan Denis Korkodinov Rusça, Türkçe, Azerice, İngilizce ve Arapça yayınlanan 200'ün üstünde analitik makalenin yazarıdır. Saslanbek İsaev Afrin harekatının başladığı gün Denis Korkodinov’la Anadolu Ajansı için konuştu.

-Afrin bölgesinde Kürt gruplarla sıkı bir işbirliği bulunan Rusya Türkiye'nin bu girişimi hakkında ne düşünüyor?

İkili ilişkiler hızla geliştiğinden ve bu ilişki iki ülke için stratejik öneme sahip olduğundan, Rusya Türkiye’yle aynı oranda, uluslararası ve ulusal güvenlik rejimini sağlamaya ilgi duymaktadır.

Aynı zamanda, Moskova için büyük önem taşıyan 18 Mart 2018 tarihli cumhurbaşkanlığı seçimleri çerçevesinde Kremlin, hem ulusal hem de uluslararası ilişkiler alanında, giderek artan bir istikrar ihtiyacı yaşıyor. Bu ihtiyaç, her şeyden önce, Rusya'nın başkanlık seçimleri çerçevesinde yürütülen kampanyada hem devlet içinde hem de sınırları dışındaki imajının dönüşümü ihtiyacı ile koşullanmıştır. Ancak Rusya'daki mevcut hükümetin ana kurumlarının aktif müdahalesini gerektiren eski çatışmaların yeniden başlaması veya yeni uluslararası veya devlet içi çatışmaların ortaya çıkması durumunda bu dönüşüm süreci tehlikeye girebilir.

Bu nedenle, 18 Ocak 2018'de, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Rusya Federasyonu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Valery Gerasimov'la bir araya geldiği toplantıda, Rus tarafı muhtemelen, Türk meslektaşlarına Rusya'daki cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası tamamlanana kadar Afrin harekatının aktif aşamasını ertelemelerini önerdi. Rusya’nın bu tür önerileri, muhtemelen, Suriye’nin kuzeyindeki operasyonların nihai sonucunu tam olarak kestiremediğinden ve bunun sonucunda Rus Hava Kuvvetleri'nin aktif katılımını gerektirecek bir durumun söz konusu olabileceğinden kaynaklanıyor.

Bu koşullar altında Rus tarafı, Afrin harekatına askeri birliklerinin doğrudan müdahalesinin yanı sıra, Beyaz Saray'dan beklenen olumsuz tepkinin Mart 2018'de cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Rus vatandaşlarını nasıl etkileyeceği konusunda bazı kaygılar sergileyebilir. Aynı zamanda iki ülke arasındaki dostane ilişkiler göz önünde bulundurularak, Moskova, Afrin'deki askeri harekatın aktif aşamasının zamanlama açısından uygun olmadığı hususunda Ankara’ya tavsiye niteliğinde fikirlerini ifade edebilirdi. Fakat konuyla ilgili nihai karar yine de Türkiye’ye aittir.

Sonuç olarak Rusya, Afrin bölgesindeki operasyonda kesinlikle aktif bir rol oynamayacağını belirtmiş ve 19 Ocak’ta bazı askeri unsurlarını Afrin'den çekip Şahba'ya yönlendirerek Suriye'nin kuzeyindeki Türk askeri harekatına karşı olmadığını açıkça ortaya koymuştur.

Bununla birlikte, Türkiye'nin Afrin'deki gruplara yönelik düzenlediği kara harekatına, Rus hava kuvvetlerinin de hava desteği vereceği hususu göz ardı edilmemelidir. Bu destek, yalnızca Afrin'e bitişik bölgelerin bombalanması ile sınırlandırılabilir. Buradaki amaç, silahlı Kürt müfrezelerinin Afrin "ateş kazanı”nın sınırları dışına sızmasının ve dağılmasının önlenmesidir. Böylelikle, Rus-Türk anlaşmasıyla, askeri harekatın belirlenen bölge dışına sarkmaması amaçlanmaktadır.

Bu nedenle, bugün insani yardım "koridorlarını" yaratma sorunu öncelik taşıyor. Büyük olasılıkla böyle bir girişim, Rusya tarafından önerilebilir ve iki ülkenin genelkurmayları tarafından 18 Ocak’ta Moskova görüşmesinde müzakere konusu olmuş olabilir. Tarafların Moskova'daki toplantı gündeminde bir ölçüde uzlaşma sağladığı göz önüne alındığında, Türkiye, Kürt grupların Afrin "kazanı"ndan açılacak "koridor" dışındaki alanlara çıkması durumunda, hem Türk kara birlikleri tarafından hem de Rus hava kuvvetleri tarafından vurulmak üzere, insani bir "koridor" açmayı kabul etmiş görünüyor.

Bugünkü konjonktürde Rusya tamamen cumhurbaşkanı seçimiyle bağlantılı iç siyasi süreçlerle meşgul. Rus devletinin sonraki seçim döneminde nasıl bir yere sahip olacağı ve uluslararası toplumdan nasıl bir baskı geleceği soruları, Rusların 18 Mart’ta nasıl oy kullanacaklarına bağlıdır. Bu sebeple Moskova’nın, Rusya'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra da desteğini alabilmek için, başta Türkiye olmak üzere, öncelikle stratejik ortakları ile dostluk ilişkilerini sürdürmesi son derece önemlidir. Rus tarafının bu davranışı, 18 Mart’taki seçim kampanyasına, muhalefetin neden olabileceği toplumsal huzursuzluğun eşlik etmesinden de kaynaklanıyor. Bu koşullar altında Rusya, yapay olarak yaratılmış bir siyasal lider değişimi korkusuyla ve yönetim sisteminde merkezcilikten uzaklaşma eğilimiyle karşı karşıya kalabilir. Bu gelişmeyi öngören Moskova, Haziran 2016’daki başarısız darbe girişimi sırasında Ankara'nın Rusya'ya bir müttefik olarak ihtiyacı olduğu gibi, büyük olasılıkla Ankara'nın "dost eline" ihtiyaç duyabilir.

-Kısa bir süre önce Türkiye’nin lideri Erdoğan Batılı ortaklarına çağrıda bulunurken terörist üslerinde, terörist üniformalarında bulunan bayraklarını almalarını talep etti. Bu sözlerin Afrin bölgesindeki Rus ordusu için de bir tehdit içerdiğini düşünüyor musunuz?

Türkiye Rusya için bir tehdit oluşturmuyor. Çünkü her iki ülke karşılıklı olarak ilişkilerini korumakta kararlı. Kuzey Suriye'de Türklerin karada yürüttüğü harekat, Rusların hava desteği olmaksızın teröristlerin bastırılmasında etkin bir başarıya sahip olmayacaktır. Her halükarda, Rus hava kuvvetleri, Suriye'nin hava sahasının neredeyse tamamını kontrol altında tutuyor. Bundan dolayı, Rus tarafının doğrudan veya dolaylı olarak katılımı olmaksızın Suriye topraklarında herhangi bir operasyonunun yapılması neredeyse imkânsız. Bu, Türkiye'de de iyi bilinen bir gerçeklik.

Bu nedenle, Türk askeri harekatının Rus ordusuna tehdit oluşturması pek olası değil. Bununla birlikte, tehdit Kürt kökenli silahlı grupların yanı sıra, Ankara'ya karşı olan radikal gruplardan gelebilir. Burada Rusya'nın nispi tarafsızlığı “Kürt çıkarlarına ihanet” ya da Afrin’in işlerine müdahale girişimi olarak kabul edilebilir. Böyle bir tehdit var ve bu tehdit kısa vadede gerçekleşirse Moskova tepki vermeye zorlanacaktır.

Rusya ve Türkiye, Soçi ve Astana işbirlikleri içinde, Suriye sorununun çözümünde başarılı gelişmeler gösteriyor. Ancak bu ülkeler arasındaki ilişkilerin “bıçak sırtında yürüyüş” hali de gözden kaçmıyor. İdlib'de şu an rejim kuvvetleri ile muhalefet grupları arasında ağır bir mücadele var. Bunların içinde Heyet Tahrir Şam gibi herkes tarafından terörist olarak tanınan gruplar da yer alıyor.

-Rus üslerine saldırı ve İdlib'deki rejim kuvvetleri ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) arasındaki durum göz önüne alındığında, Soçi üçlüsünü teşkil eden ülkeler arasındaki ilişkilerin bozulması ve Türkiye'ye yönelik bu formattaki girişimlerin dondurulması beklenebilir mi? Rusya, Suriye'deki Kürtleri korumak için bu formattan vazgeçmeye hazır mı?

Müzakere sürecinin Soçi ayağı şu anda büyük ihtimalle yavaşlayacak. Zira bu süreci hızlandırmak için, çatışmaya katılan bütün grupların çıkarlarını göz önünde bulundurmak gerekli. Bu sadece Rusya, Türkiye ve İran için değil, aynı zamanda doğrudan katılımı olmaksızın kaderlerine nasıl karar verildiğini göze alamayacak Kürtler için de geçerlidir. Aynı zamanda Kürt oluşumların siyasi ve hukuki statüsü, Soçi formatının tam üyesi olmalarına izin vermiyor. Buna ek olarak, Rusya için şu anda öncelikli olan Türkiye ile iyi ilişkilerini sürdürmek ve bu nedenle Rusya "iki tavşanı birden kovalayacak" gibi görünmüyor: Kürtlerle Ankara arasından, Rusya müzakere sürecinde kesin olarak Ankara'yı seçecek. Ancak durumun gelecekte nasıl gelişeceğini tahmin etmek oldukça zor. Fakat her durumda, Moskova Soçi formatını terk etmeyecektir; bu formatın etkinliği şuan objektif şüpheler doğursa bile.

-Eğer Rusya ve Türkiye Afrin konusunda anlaştılarsa hangi konular üzerinde pazarlık ettiler?

18 Ocak’ta Moskova'da Rusya ve Türkiye genelkurmay başkanları arasında yapılan toplantıda, taraflar görünüşe göre askeri harekatın özel yönlerini ve hücum hedeflerinin koordinatlarını belirledi. Ankara'nın bugüne kadar Afrin'de kendisine karşı tehdit oluşturan yaklaşık 140 potansiyel hedef belirlediği biliniyor. Bununla birlikte, belirli hedefler, Moskova'dan gelen direnişe neden olabilir; çünkü bu hedefler, Rus ordusuna ve Rusya'nın kullanmakta olduğu ulaşım kanallarına olan yakınlığı nedeniyle Rus tarafı için stratejik önem taşıyor.

Diğer taraftan, görünüşe göre, Ankara ve Moskova’nın, "dost ateşinin" önlenmesi ve bölgede her iki ülkenin fiziksel ve maddi kayıplarının önlenmesi için, Suriye'nin kuzeyindeki askeri birliklerinin ve askeri üslerinin kesin koordinatlarını birbirlerine iletmeleri gerekiyordu.

Türkiye ayrıca, Türk Kara Kuvvetleri'nin operasyonu boyunca Rusya'nın, hedef alınan teröristlerin tutumlarına ilişkin müdahalede bulunmaması konusunda net bir garanti almayı da amaçlıyor. Başka bir deyişle Ankara, Moskova'nın Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'ye karşı bir "ikinci cephe" açmayacağından emin olmalıdır. Bununla birlikte, bu stratejik bir prosedürden çok diplomatik bir prosedür sayılır. Çünkü, tekrar ediyorum, Rusya’nın Türk askeri faaliyetine karşı olmak gibi bir ilgisi yok.

Yukarıda belirtildiği gibi, Rus meslektaşları, muhtemelen Türk tarafına, Rusya'daki cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin sonuna kadar Afrin harekatının aktif aşamasını ertelemelerini önerdi. Fakat muhtemelen bu öneri dikkate alınmadı. Bununla birlikte, bu, Afrin harekatını başlatan Ankara'nın ulusal çıkarlarıyla tam olarak uyumlu hareket etmesi ve Kürtlerden kaynaklanan terör tehdidinin ortadan kaldırılması nedeniyle, Türkiye'yi "durdurmak" konusunda ısrar etmeyen Moskova'yı rahatsız etmedi. Ayrıca bu husus Moskova'nın Suriye'deki çıkarlarıyla da çelişmiyor.

Aynı zamanda Rusya, Suriye'de sivil kayıpları önlemek için insani "koridorların" organizasyonunda ısrarcı olabilir. Büyük olasılıkla, Moskova'daki Rus-Türk toplantısının bir sonucu olarak bu "koridor"un yönü üzerinde anlaşmaya varıldı. Ancak yine de, ortaya çıkan Afrin "kazanı”ndan açılacak "koridor" dışındaki çıkma girişimleri sırasında, Rusya ve Türkiye taraflarından Kürt teröristlere ateş açılacaktır.

Bu nedenle, Moskova'da muhtemelen müzakere edilen bir diğer soru, Rus askeri havacılığının doğrudan hangi alanlarda “çalışacağı”dır. Bu alanlar kesinlikle Afrin'in sınır bölgeleri olup, Afrin "kazanı”nın merkezi ise Türk askeri birliklerinin eylemleri için tahsis edilmiştir.

-Suriye çatışması çerçevesinde Rusya-Türkiye ilişkilerinin ne derecede güvenilir olduğunu düşünüyorsunuz? Rusya ve Türkiye'nin Suriye konusunda gelecek için yeni bir format buldukları kanaatine varmak doğru mudur?

Şu anda Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin istikrarlı ve elverişli bir temele sahip olduğuna tam bir güvenle bakabiliriz. Burada Suriye sadece küçük bir temel taşı temsil etmektedir. Ankara ve Moskova ilişkileri sadece askeri işbirliği alanında değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyo-politik alanlarda da büyüdü. Bu birlik dayanıklı ve sağlamdır ve bu nedenle Afrin harekatının merkezden uzaklaşma eğilimleri oluşturması mümkün gözükmüyor.

Rus-Türk ilişkilerinin karşılıklı güven üzerine kurulduğu varsayımı doğrudur. Bununla birlikte, güveni birbirine karşı kör inanç ile karıştırmamak da gerekiyor. Doğal olarak, Moskova da Ankara gibi, dış politikasının tanımında, her şeyden önce kendi çıkarları göz önüne alarak ilerlemektedir. Buna rağmen, karmaşık diplomatik usuller çerçevesinde bile uzlaşmalar bulma yeteneği, Rusya ile Türkiye'yi birleştiren şeydir.

Share
  Tweet
Röportaj
Hamza Er'le Röportaj

Hamza Er'le Röportaj



Hamza Er, geçtiğimiz Ağustos ayında Çıra Kitap etiketiyle yayınlanan iki röportaj kitabıyla okur karşısına çıktı. İki röportaj kitabıyla çıkagelen yazarla Mehmet Ali Başaran'ın yaptığı söyleşi...
İslamcılara Umut Bağlanması Rahatsızlık Oluşturuyor

İslamcılara Umut Bağlanması Rahatsızlık Oluşturuyor



Yazar Hamza Er, Tunus Nahda Hareketi kurucularından ve Tunus Meclis Başkan Yardımcısı Abdulfettah Moro ile görüştü. Görüşmede, Nahda Hareketi, Tunus'ta başlayan Arap Baharı süreci, Körfez ülkelerinin bölgesel tutumları, Suriye'deki gelişmeler ve siyasetin kavramları üzerinde duruldu.
Prof. Dr. Metin Başaranoğlu ile Koronavirüs Üzerine

Prof. Dr. Metin Başaranoğlu ile Koronavirüs Üzerine



Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Metin Başaranoğlu, Formsante sitesine verdiği röportajda koronavirüs hakkında kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.
“İslâmî Bir Bilince İhtiyacımız Var”

“İslâmî Bir Bilince İhtiyacımız Var”



Araştırmacı-yazar Ramazan Yazçiçek’in “Bilgiden Bilince” adlı kitabı kısa sürede 2. Baskı yaptı.
Ayrımcılığı Derinleştiren Uygulamalar Hayır Getirmez!

Ayrımcılığı Derinleştiren Uygulamalar Hayır Getirmez!



İLKHA’ya konuşan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, İçişleri Bakanlığı tarafından Arapça tabelalara uygulanan yasağa tepki gösterdi.
Müslüman entelektüeller İslam'ı kullanıyor

Müslüman entelektüeller İslam'ı kullanıyor



Müslüman toplumların ithal ettikleri değerleri kendilerine göre dönüştüremediğinin altını çizen Abdurrahman Arslan, modernitenin dindarları ikilem içine soktuğunu düşünüyor. Bu konuda Müslüman entelektüellere de bir eleştiri getiriyor.
Torununun gözünden Mehmet Akif Ersoy

Torununun gözünden Mehmet Akif Ersoy



İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Ersoy, dedesinin vatan ve millet sevgisi, nasıl bir baba olduğu, şiire nasıl başladığı ve etkilendiği şahsiyetler üzerine Ezgi Aşık'ın sorularını cevapladı.

"İslami kesime neden susuyorsunuz diye sormak lazım"



Geçen günlerde Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı’na yönelik düzenlenen operasyonda vakfın kurucusu Alparslan Kuytul’la birlikte 21 kişi gözaltına alınmıştı. Vakfın kurucu başkanı Alparslan Kuytul'un da aralarında bulunduğu 5 kişi tutuklandı.

"Abdülhamid İslamcı değil, muhafazakardır!"



Düşünce Mektebi, 1.Dünya savaşı öncesinde bir dünya imparatorluğu olan Osmanlı Devletini ayakta tutan 2. Abdülhamid döneminin özelliklerini, toplumsal yapısını ve o dönemin günümüz Türkiye'sine yansımalarını yazar Ümit AKTAŞ ile röportaj yaptı.
‘Özgürlüğün mahiyeti’ üzerine

‘Özgürlüğün mahiyeti’ üzerine



Özgürlük kavramı ideolojik bir mahiyet taşır. Neyin yapılabilir olduğu çerçevesi içinde özgürlük daima bir dünya görüşünün aynası sayılabilir. özgürlük belli bir zihniyet dünyasından hareketle inşa edilen bir kavramdır.

"Tarikatların yüzde 80'i İslam'a zarar veriyor"



İlahiyatçı Ali Rıza Demircan: “Tarikatların yüzde 80’i İslam’a zarar veriyor, çoğu cahildir, MİT’in denetimindedir. Diyanet neden tarikatları da inceleyip yanlışlarını anlatmıyor?”
Kudüs, Bütün Müslümanların Kutsalıdır, Haremidir

Kudüs, Bütün Müslümanların Kutsalıdır, Haremidir



Kudüs'te Müslümanların razı gelebileceği asgari şartlar. Prof. Dr. Şinasi Gündüz, 100 yıldır ağır bir işgali yaşayan kutsal beldemiz Kudüs hakkında her Müslümanın bilmesi gereken asgari hususlar hakkında Mehmet Ali Başaran'ın sorularını cevapladı.
Kudüs Amerika'nın çözülme sürecini başlatacaktır

Kudüs Amerika'nın çözülme sürecini başlatacaktır



Trump'ın bütün İslam dünyasını Kudüs ile uğraştırmaya çalıştığını ve bunun en önemli sebebinin Irak ve Suriye'de rahat hareket edebilmek olduğunu söyleyen İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım,'Kudüs cihadının bir ve bütün olduğunu' söyledi.
Talal Silo:

Talal Silo: "ABD PYD/PKK'ya verdiği silahları denetlemiyor"



Silo, ABD'nin SDG'ye teslim etme görüntüsü altında PYD/PKK'ya çok büyük miktarda ağır silah verdiğini ve nerede nasıl kullanıldığını denetlemediğini anlattı.
Şenlikoğlu:Muhafazakarlar tesettürlü kızlara talip değiller

Şenlikoğlu:Muhafazakarlar tesettürlü kızlara talip değiller"



Türkiye'de başörtüsü mücadelesi veren isimlerden biri olan Emine Şenlikoğlu, bir dergiye verdiği röportajda muhafazakar kesime "tesettür" konusunda eleştirilerde bulundu.
Filistinlilerin yaşadığı büyük felaketten dünya sorumludur

Filistinlilerin yaşadığı büyük felaketten dünya sorumludur



Filistinli insan hakları aktivisti ve El-Mizan İnsan Hakları Merkezi Müdürü İsam Yunus, Balfour Deklarasyonunun hukuki ve siyasi yönden bir temelinin olmadığını belirterek, bunun sonucunda Filistinlilerin hukuk, mal-mülk ve varlıklarından bedel ödediklerini söyledi.
Türkiyeli Müslümanların Zaaf ve İmkânları

Türkiyeli Müslümanların Zaaf ve İmkânları



Fikir dünyamızın önde gelen bazı isimlerine'Kendi zaman ve tecrübenizi hatırlatarak, o günün ve bugünün Müslüman gençlerini, zaaf ve imkânlarıyla mukayese eder misiniz' diye sorulmuş 2013'te.'Hasat' adlı yıllıkta toplanan bu soruşturma cevaplarından minik bir seçkiyi Mehmet Ali Başaran alıntıladı.
Cezaevi Röportajı -'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' üzerine

Cezaevi Röportajı -'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' üzerine



"Acılarımı, neşelerimi ilahi vahiy mikroskobu altında tetkiklerden geçirdikçe, ortaya yeni anlam katmanları, dolayısıyla da meyveler çıkıyor. Binlerce sayfayı çoktan aşan mektuplarımda da hep bu yeni tespitlerimi açmaya koyuldum." Necdet Yüksel,'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' kitabı üzerine Mehmet Ali Başaran'ın sorularını cevapladı.
Arslan:'Modernlik bir bakıma ümmetin parçalanma serüvenidir'

Arslan:'Modernlik bir bakıma ümmetin parçalanma serüvenidir'



‘Modernliğe itiraz hayat tarzında başlamalıdır. Siz alternatif bir hayat tarzı sunarsanız o hayat tarzının öngördüğü iktisadı, eğitimi, teknolojiyi ya da ilişikleri üretebilirsiniz.' Abdurrahman Arslan, ‘Modern Dünyada Müslümanlar’ kitabı etrafında Safa Dallı’nın soruların cevapladı.
Cezaevi Söyleşileri 3 - Ahmet Şat ile röportaj

Cezaevi Söyleşileri 3 - Ahmet Şat ile röportaj



Mehmet Ali Başaran'ın sürdürdüğü Cezaevi Söyleşileri dizisinin konuğu Ahmet Şat. Başaran, Ahmet Şat ile Düşün Yayıncılık'dan çıkan Vahiy Öğretisi ve İslam kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.
Darbe Girişiminin arkasındaki dış güçler

Darbe Girişiminin arkasındaki dış güçler



Radyo Selam’da Zafer Burakmak’ın hazırlayıp sunduğu programının konuğu “Türkiye’nin En Uzun Gecesi 15 Temmuz ve Darbenin Arkasındaki Dış Dinamikler” kitabının yazarı Abdülkadir Şen idi.
Nureddin Zengi: Şark'ın kandili, kılıcı ve kalkanı

Nureddin Zengi: Şark'ın kandili, kılıcı ve kalkanı



Haçlı istilalarının sadece Ortadoğu denen coğrafyayı değil,Endülüs'ten Kuzey Avrupa'ya kadar bütün dünyayı kasıp kavurduğu 12'nci yüzyılda yaşayan Nureddin Zengi, deyim yerindeyse suyu tersine akıtmayı başaran adam.
Cezaevinde Bir Fantastik Yazar: Abdülselam Durmaz

Cezaevinde Bir Fantastik Yazar: Abdülselam Durmaz



25 yıldır siyasi tutsak olarak cezaevinde bulunuyor. Kendisi henüz çıkmadan kitapları çıkıyor cezaevinden bir bir:'Son Nişanlı','Lanetli Duvar','Dunah’ın Terazisi'…
“Yeni dindarlığın fıkhı yok

“Yeni dindarlığın fıkhı yok"



Görüntü kültürünün dünyasında yaşadığımızı belirten Abdurrahman Arslan, fıkhı olmayan bir dindarlıkla karşı karşıya olduğumuza, yapılan iftarlarla, televizyonlardaki sohbetlerle görüntüye yönelik bir Ramazan yaşandığına vurgu yapıyor
Hamza Er'le Mültecilik ve Mavi Marmara üzerine

Hamza Er'le Mültecilik ve Mavi Marmara üzerine



Filistin Mültecilik Meselesi üzerine araştırmalar gerçekleştiren, Suriye, Lübnan, ve Gazze' de bulunan Filistin Mülteci kamplarını ziyaret ederek bu kamplara ilişkin izlenimlerini kamuoyu ile paylaşan yazar Hamza ER’le Filistin meselesini, Mültecilik konusunu, kampların durumunu ve tabii ki Mavi Marmara’da yaşananları konuştuk.
Şiiri Şiir İçin Değil Bir Dava İçin Yazmalı

Şiiri Şiir İçin Değil Bir Dava İçin Yazmalı



Mehmet Ali Başaran, 25 yıldır siyasi tutsak olarak cezaevinde bulunan ve geçen yıl "Etibe’ye Mektuplar" adlı kitabı yayınlanan şair Atavi Osman Erdemir’le mektup üzerinden kısa bir röportaj gerçekleştirdi.
Atasoy Müftüoğlu, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı

Atasoy Müftüoğlu, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı



Atasoy Müftüoğlu, Medyascope’ta gazeteci Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.

"Aile içi huzursuzluk ve boşanmaların kaynağı batı kültürü"



Uzmanlar, boşanmaların sebebinin sadece aile içi etkenlere bağlı olmadığını belirterek, batı kültürünün ve gayri ahlaki yayınların etkisine girildikçe aile içi huzursuzlukların ve boşanmaların arttığına dikkat çekti.
Ahrar'uş Şam liderinden Suriye gündemiyle ilgili açıklamalar

Ahrar'uş Şam liderinden Suriye gündemiyle ilgili açıklamalar



Ahrar'uş Şam lideri Ebu Yahya Hamavi, kuşatmayı kırmak için başlatılan Halep Operasyonu, Esed rejimi, muhalifler arasındaki çatışmalar, ayrılıklar, bölgedeki Türkiye ve ABD varlığı ve Suriye'nin geleceğine ilişkin Timetürk'e özel açıklamalar yaptı.
Alev Erkilet ile Seyyid Kutub, düşünceleri ve etkileri üzerine

Alev Erkilet ile Seyyid Kutub, düşünceleri ve etkileri üzerine



Alev Erkilet’le Seyyid Kutub’un düşünceleri, İslâmcılığa yaptığı katkıları ve aldığı eleştirileri üzerine Dünya Bülteni ile bir söyleşide bulundu.
                             
Normal Görünüm