Röportaj

Nureddin Zengi: Şark'ın kandili, kılıcı ve kalkanı



Haçlı istilalarının sadece Ortadoğu denen coğrafyayı değil,Endülüs'ten Kuzey Avrupa'ya kadar bütün dünyayı kasıp kavurduğu 12'nci yüzyılda yaşayan Nureddin Zengi, deyim yerindeyse suyu tersine akıtmayı başaran adam.

Türk şiirinin önemli isimlerinden Ali Emre'yle yeni çıkan Nureddin Zengi romanı üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Roman üzerine uzun yıllardır çalıştığını söyleyen Emre, Nureddin Zengi gibi önemli bir komutanın anlaşılmasının kendimizi tanımak adına çok önemli olduğunu belirtiyor.

Raşit Ulaş / Lacivert Dergisi

Sizi 90 kuşağının önemli bir şairi olarak biliyoruz. Neden Nureddin Zengi üzerine bir roman yazmak istediniz?

Tarihe, tarihî olaylara ve şahsiyetlere gençliğimden beri ilgim, merakım vardı. Tarihçi olmadığım için hayıflandığım da olmuştur hatta. Edebiyatçı tarafımdan aşağı kalmamıştır tarihle ilgili okumalarım, araştırmalarım. Bu bağlamda 90'lı yılların başlarında Bahaeddin Kök'ün, İşaret Yayınları'ndan çıkan bir kitabı bu konuda gözümü açmıştı ilk kez. Ağırlıklı olarak, Zengiler dönemindeki kurumlar üzerinde duran bir akademik çalışmaydı. Başta Nureddin Mahmud bin Zengi ile ilgili kısa bir biyografi de vardı. Dikkatimi çekmişti. Kaynakçası da zengindi fakat Haçlı Seferleri gibi çok önemli bir döneme ve o dönemde yaşamış önemli kişilere ışık tutmalarına rağmen kaynakçada geçen bu eserlerin çoğu Türkçeye çevrilmemişti henüz. Ben de dikkatimi çekenleri bir yere kaydettim ama hem Nureddin Zengi hem de bu konuyla ilgili kitaplar üzerinde yoğunlaşamadım. Temel kaynak, İbnü'l Esir'di. O zaman internet yeniydi, kitapları bu kanal üzerinden takip etmek çok zordu. Ben de Sivas'ta öğretmendim. Sonra Ankara'ya geldim. Bir gün Ankara'da bir sahafta İbnü'l Esir'in, El-Kâmil Fi't-Tarih adlı meşhur eserinin İslam Tarihi ana başlığıyla toplu bir çevirisiyle karşılaştım. Görür görmez yaşadığım sevinç ve heyecan bugün bile aklımdadır. Hemen biraz para bulup, bir kısmını da borçlanıp yazdırarak 12 ciltlik bu eseri aldım. O sıralarda Amin Maalouf'un, Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri adlı kitabı da çevrildi. Maalouf'un bu kitabının bazı bölümleri, büyük ölçüde İbnü'l Esir aktarımlarına dayalıdır. Fakat bu büyük tarihçi değil, Maalouf öne çıkmıştır. Uzatmayayım; tarihçiler nazarında bile daha çok Selahaddin'in gölgesinde kalan Nureddin Zengi, bu kitaplarla biraz daha gündem oldu. Ben de önce birkaç yazı yazdım onunla ilgili. Körfez Savaşı'ndan sonra, İngiltere'de yaşayan Pakistan doğumlu Tarık Ali, Müslümanların bir medeniyetinin olmadığını söyleyen Amerikan askerlerine kızarak güya bunun aksini iddia eden romanlar yayımladı peş peşe. Hemen Türkçeye de çevrildi bunlar. Biri, Selahaddin'in Kitabı adını taşıyordu. Okudum. Şok oldum. Utandım. Üzüldüm. Kompleksin dibiydi yani kaba tabirle. Cinsellik, ahlaksızlık, düşkünlük içeren, bir cümleyi bin cümle eden, bazı yerleri resmen Batılıların hoşuna gitsin diye yazılan, uydurmalarla dolu onlarca sayfa… Oryantalistler bile bu kadar art niyetli değildir Selahaddin konusunda.

Roman Selahaddin Eyyubî ile devam edecek mi?

Bir arkadaşım, önce Nureddin'den başla, dedi. Sonra Selahaddin, hatta sonra da Baybars. Hak verdim. Yoğunluğum, başka işler için koşturmam hiç bitmedi fakat ara sıra romanı düşünmeye ve 2000'lerin sonundan itibaren de yazmaya başladım. Yazdıklarımın bir kısmı talihsizlik sonucu kayboldu, bir kısmını da ben sildim attım. Bir de bu konuda okuma isteği yazmaktan daha baskın çıktı. Arapça, Fransızca eserleri gördüm, onlara ulaşmaya çalıştım. Çeviride bazı arkadaşlardan yardım istedim. Türkçeye aktarılan kitaplar da çoğaldı zamanla. Tarihî filmlerin, dizilerin, kitapların fazlalaştığı bir dönemde okumanın yanı sıra yazmaya da ağırlık vermeye başladım.

Haçlı istilalarının, sadece Ortadoğu denen coğrafyayı değil, Endülüs'ten Kuzey Avrupa'ya kadar bütün dünyayı kasıp kavurduğu 12'nci yüzyılda yaşayan Nureddin Zengi, deyim yerindeyse suyu tersine akıtmayı başaran adam. Bugünküne benzeyen tarafları çok fazla olan Müslüman Şark'ın o dönemde hem kandili hem kılıcı hem de kalkanı. Ben de gücüm yettiğince bu kıymetli çehreye edebiyatın içinden dikkat çekmek istedim.

İbnü'l Esir el-Cezerî'nin; "Ben bütün önceki sultanların hayatını inceledim. İlk dört halife ve Ömer bin Abdülaziz dışında, Nureddin'den daha temiz ve ahlaklı bir hayat süren, ondan daha adaletli bir sultana rastlamadım" diye bir sözü var. Zengi bu kadar kıymetli bir insan olmasına rağmen biz neden kendisini tanımıyoruz, bu zamana kadar gerek tarih gerekse edebiyat dünyasında neden hiç gündem olmadı?

İbnü'l Esir'in bu sözünü ben de romanın başına aldım. Bugünkü Türkiye sınırları içinde yer alan Cizreli bir ailenin çocuğu kendisi. Aslen Kürt olduğunu söyleyenler var. Arapça yazmış eserlerini. Gençken Cizre'den ayrılıp Musul'a gidiyor. Bazı aktarımları, tespitleri, yorumları teyide, kritik edilmeye muhtaçsa da Ortaçağ diye adlandırılan dönemin en büyük tarihçilerinden. Çocuk yaşta olduğu için Nureddin Zengi'ye yetişemiyor ama Selahaddin döneminin tanığı. Hıttin Savaşı'nı izliyor mesela. Musul'da, Zengilere hizmet etmiş yıllarca. Onlarla ilgili müstakil bir kitabı da var. Ünlü tarihini de ölümünden birkaç yıl önce bitirmiş. O olmasaydı, o yazmasaydı Zengiler ve Nureddin Mahmud hakkında bildiklerimizin en az yarısı olmayacaktı belki de.

Romanda da kullandığım bir cümle ile cevap vereyim sorunuza: Müslüman Şark; güzellerin, güzidelerin, hazinelerin üzerinde uyur. Bugün de durum çok farklı değil aslında. Birçok konuda hâlâ Batılıların ağzına bakıyoruz. Oryantalist bilgi ve estetik, aydınlarımızın kimyasına her yönüyle karışmış. Tarihteki bütün büyüklerimiz hakkında bildiğimiz en iyi kitaplar Batılı yazarların elinden çıkmış. Biz yazmıyoruz yeterince. Yazanları da görmüyoruz, görmezden geliyoruz. Tarihteki uyuşukluk, körlük, vurdumduymazlık bugün de devam ediyor büyük ölçüde. Bir de şu var, yine bunu da kullandım romanda: Sanıldığı gibi zaman yeterince âdil bir yargıç değil. Tarih de dürüst bir sarraf değil. Kıymetli işler, bilgiler, tanıklıklar içeren şişeyi, potkalı denize bırakanlar kadar; onu bulanlar, bulmak için koşturanlar, bulabilecekleri yerleri sezenler de bir o kadar değerli kanaatimce.

Bildiğimiz kadarıyla Türkçede Zengi üzerinde çok fazla kaynak yok, kurguyu hangi kaynaklardan istifade ederek yaptınız?

Ne yazık ki öyle. Kitabın başında "Yine de Bir Şey Yapabildim Diyemem Hatırana" başlıklı bir iki sayfalık bir açıklama yazdım ben de bunlara değinerek. Bizde onun hakkında, bırakalım bir romanı yahut başka türde bir edebî eseri, derli toplu bir tek biyografi kitabı bile yok. Sanki özellikle karanlığa terk edilen, ders kitaplarında bile adı anılmayan bu güzide önderi öğrenir öğrenmez, elime geçen ve onunla biraz ilgisi olan her şeyi dikkatle okumaya çalıştım yıllarca. Çoğu Haçlı Seferleri'nden yahut Selahaddin Eyyubî'den söz eden yerli yabancı onlarca kitapta, bazen iğneyle kuyu kazarcasına, Nureddin Mahmud'un izini sürdüm. Biraz iddialı olacak ama Haçlı Seferleri'ni, Nureddin Zengi'nin yaşadığı dönemi, Selahaddin Eyyubî'nin hayatını ve mücadelesini hatta ondan sonraki süreci; yer ve zaman bildirerek, belli başlı aktörlerini sayıp dökerek ezbere ve saatlerce, günlerce anlatabilirim sanırım. Temel kaynak, daha önce söylediğim gibi İbnü'l Esir elbette. Onun ünlü tarihi ve Zengiler'le ilgili müstakil kitabı. O dönemde yaşayan İbnü'l Kalanisî, Üsame ibn Münkız, İbnü'l Adîm, İbnu Şeddad gibi müelliflerden bize gelenler de önemli kaynaklar. Haçlı Seferleri'yle, Selçuklularla, Selahaddin'le ve Eyyubîlerle ilgili yerli ve yabancı onlarca kitap var sonra. Namık Kemal'den Ahmet Ağırakça'ya ve Bahaeddin Kök'e; Süryani müellif Ebu'l-Ferec Gregory'den Claude Cahen'e ve Runciman'a dek çok sayıda yazarın kitabı… Bazı romanları, belgeselleri, filmleri de dâhil etmek lazım. Müstakil bir kitaplığım oldu neredeyse bu alanla ilgili.

Tarihî romanlarda yahut dizi ve sinema gibi türlerde en büyük problemin kurguyu aslına bağlı kalarak oluşturmak olduğu söylenir. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz ve romanda nasıl uyguladınız?

Bu konuda zorlandığımı söylemeliyim. Nureddin Zengi hakkında bizde daha önce yazılmış başka kitaplar olsaydı daha farklı bir kitap yazardım sanırım. Hayal gücü, kurmaca daha çok öne çıkardı, daha baskın olurdu mutlaka. Nureddin'in hayatının ve tarihte benzerine çok az rastlayabileceğimiz çok yönlü çabasının, değer aşılayan mücadelesinin üstünün örtülmemesi konusunda azami gayret göstermek zorunda hissetim hep kendimi çünkü. Bunun sonucu olarak, salt kurmacayı esas alarak yazdığım onlarca sayfayı sildim. Günümüz insanının özellikle de gençlerin bu kıymetli simayı, bir parça da olsa yakından tanıyabilmelerini istedim. İç içe geçen, uçları belli yerlerde, zamanlarda buluşan iki hatta üç anlatı eşliğinde ilerliyor kitap bu yüzden. Güzergâhlardan birinin Nureddin Zengi'nin hayatını, romanın temel ölçütleri kadar kronolojiyi de büyük ölçüde dikkate alarak verdiğini söylemek mümkün. Nureddin Zengi'den 30-40 yıl sonra, onu bize anlatan Halepli bir kadın ve yanındaki dört genç de romanın başkahramanları olarak çıkıyor karşımıza. Bu kadarıyla yetineyim.

İki büyük komutan Selahaddin Eyyubî ile Nureddin Zengi arasındaki ilişki ne boyutta idi?

Nureddin Zengi, 1118-1174 yılları arasında yaşadı. Selahaddin, ondan 20 yaş küçük. Babası Eyyub ve amcası Şirkûh, daha Selahaddin doğmadan Nureddin'in babası Atabey İmadüddin'in hizmetine giriyorlar. Atabey, Caber Kalesi önlerinde Frenk asıllı bir hadımı tarafından çadırında öldürülünce, ileride Mısır'ı zapt edecek olan Şirkûh, Halep emiri olan Nureddin'in yanında kalıyor. Eyyub ise Şam yakınlarındaki Baalbek'te. Baalbek elden çıkınca Şam'a yerleşiyor ailesiyle. Zamanla bu şehirdeki başka bir Türkmen atabeyliği olan Böriler'e diğer adıyla Tuğtiginliler'e hizmet ediyor. Selahaddin genç yaşta amcasının yanına gidiyor. Bir süre Halep'te kalıyor. Nureddin'e takdim ediliyor. Tanışıklık orada, o zaman başlıyor. Nureddin, Şam'ı zapt edince Eyyub, Şam valiliği gibi bir konuma getiriliyor. Ciddi, vakarlı Nureddin'in huzurunda oturmasına izin verilen tek adam Eyyub. Bir süre sonra, yirmili yaşlarının ortalarında Şam şahnesi yapılıyor Selahaddin. Şahne, şehrin asayişinden sorumlu olan askerî vali demek. Mısır'daki karışıklıklar üzerine, gönülsüz olmasına rağmen, Haçlıların da göz koyduğu Mısır'a amcası ile üç kez sefere çıkıyor. Üçüncü seferde, eski vezir öldürülünce Şirkûh, Mısır veziri yapılıyor. Fakat o da iki ay sonra bir ziyafet sırasında vefat ediyor. Çeşitli beklenti ve tartışmalardan sonra, daha otuzlu yaşların başındaki Selahaddin vezir ilan ediliyor bu kez. Böylece Mısır da Nureddin'in eline geçmiş oluyor. Nureddin, genç vezire yardımcı olmaları için, bir süre sonra babasını, kardeşlerini de gönderiyor Mısır'a. Birçoklarına göre, ikinci Mısır seferinden sonra Eyyub oğlu Yusuf'a, Selahaddin adını, unvanını veren de Nureddin'dir. Yetiştirdiği devlet adamları ve emirlerle Mısır'ın kapılarını o aileye açan da odur.

Selahaddin, Nureddin yaşadığı sürece hep onun emriyle hareket etti. Mısır'daki bütün icraatları da onun emir ve tavsiyeleriyle gerçekleşti. Zaten yanındaki en güvendiği adamlar, Nureddin'e sadık kimselerdi. Nureddin de Selahaddin'i daima taltif etti, övdü hatta kayırdı. Nureddin'in isteğiyle, bir süre sonra Fatımîler'e son verdi Selahaddin. Abbasi halifesi, ülkenin temliknâmesini kendisine göndermesine rağmen Mısır'da Selahaddin'in tasarruflarına saygı duydu, yanlış yapmaması için zaman zaman ikaz etti sadece. Sadece Selahaddin'in babasını, kardeşlerini, ailesini değil; Şam'daki en kıymetli âlimlerden, emirlerden bazılarını da gönderdi Selahaddin'in yanına. Ona bütün güçleriyle destek olmalarını istedi. Selahaddin de Arabistan'ı, Yemen'i, Trablusgarp ve Tunus'u aldığı zaman bile oralarda hutbeyi Nureddin adına okutturdu. Nureddin'den hep "Efendimiz" diye söz etti. Onun desteğini, yardımlarını hiç unutmadı. Nureddin vefat ettiğinde de onun daha 11 yaşındaki oğluna bağlılığını bildirdi hemen, hutbeyi Salih İsmail adına okuttu. Sonra yapıp ettikleri de Nureddin'in hedeflerinden ayrı şeyler değildi. Kudüs'ü fethettiğinde de Nureddin'in daha önce yaptırdığı minberi, Aksa Mescidi'ne koydurttu. O da ömrünü, Müslümanların birliği ve istilacı Frenklerin kovulması için harcadı. İkisi de neredeyse aynı yaşta, 55 yaşında vefat etti. Buna rağmen hem o dönemde hem de sonraki süreçte ikisini birbirine düşürmek, aralarını açmak isteyenler hiç eksik olmadı. Romanın bir bölümünde bunları da tartıştım, anlattım. Hiç kimse hatadan, günahtan münezzeh değil elbette. Fakat o dönemde; büyük acıların, utançların, korkuların yaşandığı o dönemde yaptıkları güzel işlerle, destansı çabalarla Müslümanları uyaran, karanlıktan kurtaran kişilerdi ikisi de.

Teşekkür ederiz.
.

Share
  Tweet
Röportaj
Hamza Er'le Röportaj

Hamza Er'le Röportaj



Hamza Er, geçtiğimiz Ağustos ayında Çıra Kitap etiketiyle yayınlanan iki röportaj kitabıyla okur karşısına çıktı. İki röportaj kitabıyla çıkagelen yazarla Mehmet Ali Başaran'ın yaptığı söyleşi...
İslamcılara Umut Bağlanması Rahatsızlık Oluşturuyor

İslamcılara Umut Bağlanması Rahatsızlık Oluşturuyor



Yazar Hamza Er, Tunus Nahda Hareketi kurucularından ve Tunus Meclis Başkan Yardımcısı Abdulfettah Moro ile görüştü. Görüşmede, Nahda Hareketi, Tunus'ta başlayan Arap Baharı süreci, Körfez ülkelerinin bölgesel tutumları, Suriye'deki gelişmeler ve siyasetin kavramları üzerinde duruldu.
Prof. Dr. Metin Başaranoğlu ile Koronavirüs Üzerine

Prof. Dr. Metin Başaranoğlu ile Koronavirüs Üzerine



Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Metin Başaranoğlu, Formsante sitesine verdiği röportajda koronavirüs hakkında kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.
“İslâmî Bir Bilince İhtiyacımız Var”

“İslâmî Bir Bilince İhtiyacımız Var”



Araştırmacı-yazar Ramazan Yazçiçek’in “Bilgiden Bilince” adlı kitabı kısa sürede 2. Baskı yaptı.
Ayrımcılığı Derinleştiren Uygulamalar Hayır Getirmez!

Ayrımcılığı Derinleştiren Uygulamalar Hayır Getirmez!



İLKHA’ya konuşan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, İçişleri Bakanlığı tarafından Arapça tabelalara uygulanan yasağa tepki gösterdi.
Müslüman entelektüeller İslam'ı kullanıyor

Müslüman entelektüeller İslam'ı kullanıyor



Müslüman toplumların ithal ettikleri değerleri kendilerine göre dönüştüremediğinin altını çizen Abdurrahman Arslan, modernitenin dindarları ikilem içine soktuğunu düşünüyor. Bu konuda Müslüman entelektüellere de bir eleştiri getiriyor.
Torununun gözünden Mehmet Akif Ersoy

Torununun gözünden Mehmet Akif Ersoy



İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Ersoy, dedesinin vatan ve millet sevgisi, nasıl bir baba olduğu, şiire nasıl başladığı ve etkilendiği şahsiyetler üzerine Ezgi Aşık'ın sorularını cevapladı.

"İslami kesime neden susuyorsunuz diye sormak lazım"



Geçen günlerde Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı’na yönelik düzenlenen operasyonda vakfın kurucusu Alparslan Kuytul’la birlikte 21 kişi gözaltına alınmıştı. Vakfın kurucu başkanı Alparslan Kuytul'un da aralarında bulunduğu 5 kişi tutuklandı.

"Abdülhamid İslamcı değil, muhafazakardır!"



Düşünce Mektebi, 1.Dünya savaşı öncesinde bir dünya imparatorluğu olan Osmanlı Devletini ayakta tutan 2. Abdülhamid döneminin özelliklerini, toplumsal yapısını ve o dönemin günümüz Türkiye'sine yansımalarını yazar Ümit AKTAŞ ile röportaj yaptı.
‘Özgürlüğün mahiyeti’ üzerine

‘Özgürlüğün mahiyeti’ üzerine



Özgürlük kavramı ideolojik bir mahiyet taşır. Neyin yapılabilir olduğu çerçevesi içinde özgürlük daima bir dünya görüşünün aynası sayılabilir. özgürlük belli bir zihniyet dünyasından hareketle inşa edilen bir kavramdır.
Afrin Harekatı Bağlamında Türkiye-Rusya İlişkileri

Afrin Harekatı Bağlamında Türkiye-Rusya İlişkileri



Saslanbek İsaev Afrin harekatının başladığı gün Rus siyasi analist Denis Korkodinov’la Anadolu Ajansı için konuştu.

"Tarikatların yüzde 80'i İslam'a zarar veriyor"



İlahiyatçı Ali Rıza Demircan: “Tarikatların yüzde 80’i İslam’a zarar veriyor, çoğu cahildir, MİT’in denetimindedir. Diyanet neden tarikatları da inceleyip yanlışlarını anlatmıyor?”
Kudüs, Bütün Müslümanların Kutsalıdır, Haremidir

Kudüs, Bütün Müslümanların Kutsalıdır, Haremidir



Kudüs'te Müslümanların razı gelebileceği asgari şartlar. Prof. Dr. Şinasi Gündüz, 100 yıldır ağır bir işgali yaşayan kutsal beldemiz Kudüs hakkında her Müslümanın bilmesi gereken asgari hususlar hakkında Mehmet Ali Başaran'ın sorularını cevapladı.
Kudüs Amerika'nın çözülme sürecini başlatacaktır

Kudüs Amerika'nın çözülme sürecini başlatacaktır



Trump'ın bütün İslam dünyasını Kudüs ile uğraştırmaya çalıştığını ve bunun en önemli sebebinin Irak ve Suriye'de rahat hareket edebilmek olduğunu söyleyen İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım,'Kudüs cihadının bir ve bütün olduğunu' söyledi.
Talal Silo:

Talal Silo: "ABD PYD/PKK'ya verdiği silahları denetlemiyor"



Silo, ABD'nin SDG'ye teslim etme görüntüsü altında PYD/PKK'ya çok büyük miktarda ağır silah verdiğini ve nerede nasıl kullanıldığını denetlemediğini anlattı.
Şenlikoğlu:Muhafazakarlar tesettürlü kızlara talip değiller

Şenlikoğlu:Muhafazakarlar tesettürlü kızlara talip değiller"



Türkiye'de başörtüsü mücadelesi veren isimlerden biri olan Emine Şenlikoğlu, bir dergiye verdiği röportajda muhafazakar kesime "tesettür" konusunda eleştirilerde bulundu.
Filistinlilerin yaşadığı büyük felaketten dünya sorumludur

Filistinlilerin yaşadığı büyük felaketten dünya sorumludur



Filistinli insan hakları aktivisti ve El-Mizan İnsan Hakları Merkezi Müdürü İsam Yunus, Balfour Deklarasyonunun hukuki ve siyasi yönden bir temelinin olmadığını belirterek, bunun sonucunda Filistinlilerin hukuk, mal-mülk ve varlıklarından bedel ödediklerini söyledi.
Türkiyeli Müslümanların Zaaf ve İmkânları

Türkiyeli Müslümanların Zaaf ve İmkânları



Fikir dünyamızın önde gelen bazı isimlerine'Kendi zaman ve tecrübenizi hatırlatarak, o günün ve bugünün Müslüman gençlerini, zaaf ve imkânlarıyla mukayese eder misiniz' diye sorulmuş 2013'te.'Hasat' adlı yıllıkta toplanan bu soruşturma cevaplarından minik bir seçkiyi Mehmet Ali Başaran alıntıladı.
Cezaevi Röportajı -'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' üzerine

Cezaevi Röportajı -'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' üzerine



"Acılarımı, neşelerimi ilahi vahiy mikroskobu altında tetkiklerden geçirdikçe, ortaya yeni anlam katmanları, dolayısıyla da meyveler çıkıyor. Binlerce sayfayı çoktan aşan mektuplarımda da hep bu yeni tespitlerimi açmaya koyuldum." Necdet Yüksel,'Bedeli Zindanda Ödenen Sözler' kitabı üzerine Mehmet Ali Başaran'ın sorularını cevapladı.
Arslan:'Modernlik bir bakıma ümmetin parçalanma serüvenidir'

Arslan:'Modernlik bir bakıma ümmetin parçalanma serüvenidir'



‘Modernliğe itiraz hayat tarzında başlamalıdır. Siz alternatif bir hayat tarzı sunarsanız o hayat tarzının öngördüğü iktisadı, eğitimi, teknolojiyi ya da ilişikleri üretebilirsiniz.' Abdurrahman Arslan, ‘Modern Dünyada Müslümanlar’ kitabı etrafında Safa Dallı’nın soruların cevapladı.
Cezaevi Söyleşileri 3 - Ahmet Şat ile röportaj

Cezaevi Söyleşileri 3 - Ahmet Şat ile röportaj



Mehmet Ali Başaran'ın sürdürdüğü Cezaevi Söyleşileri dizisinin konuğu Ahmet Şat. Başaran, Ahmet Şat ile Düşün Yayıncılık'dan çıkan Vahiy Öğretisi ve İslam kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.
Darbe Girişiminin arkasındaki dış güçler

Darbe Girişiminin arkasındaki dış güçler



Radyo Selam’da Zafer Burakmak’ın hazırlayıp sunduğu programının konuğu “Türkiye’nin En Uzun Gecesi 15 Temmuz ve Darbenin Arkasındaki Dış Dinamikler” kitabının yazarı Abdülkadir Şen idi.
Cezaevinde Bir Fantastik Yazar: Abdülselam Durmaz

Cezaevinde Bir Fantastik Yazar: Abdülselam Durmaz



25 yıldır siyasi tutsak olarak cezaevinde bulunuyor. Kendisi henüz çıkmadan kitapları çıkıyor cezaevinden bir bir:'Son Nişanlı','Lanetli Duvar','Dunah’ın Terazisi'…
“Yeni dindarlığın fıkhı yok

“Yeni dindarlığın fıkhı yok"



Görüntü kültürünün dünyasında yaşadığımızı belirten Abdurrahman Arslan, fıkhı olmayan bir dindarlıkla karşı karşıya olduğumuza, yapılan iftarlarla, televizyonlardaki sohbetlerle görüntüye yönelik bir Ramazan yaşandığına vurgu yapıyor
Hamza Er'le Mültecilik ve Mavi Marmara üzerine

Hamza Er'le Mültecilik ve Mavi Marmara üzerine



Filistin Mültecilik Meselesi üzerine araştırmalar gerçekleştiren, Suriye, Lübnan, ve Gazze' de bulunan Filistin Mülteci kamplarını ziyaret ederek bu kamplara ilişkin izlenimlerini kamuoyu ile paylaşan yazar Hamza ER’le Filistin meselesini, Mültecilik konusunu, kampların durumunu ve tabii ki Mavi Marmara’da yaşananları konuştuk.
Şiiri Şiir İçin Değil Bir Dava İçin Yazmalı

Şiiri Şiir İçin Değil Bir Dava İçin Yazmalı



Mehmet Ali Başaran, 25 yıldır siyasi tutsak olarak cezaevinde bulunan ve geçen yıl "Etibe’ye Mektuplar" adlı kitabı yayınlanan şair Atavi Osman Erdemir’le mektup üzerinden kısa bir röportaj gerçekleştirdi.
Atasoy Müftüoğlu, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı

Atasoy Müftüoğlu, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı



Atasoy Müftüoğlu, Medyascope’ta gazeteci Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.

"Aile içi huzursuzluk ve boşanmaların kaynağı batı kültürü"



Uzmanlar, boşanmaların sebebinin sadece aile içi etkenlere bağlı olmadığını belirterek, batı kültürünün ve gayri ahlaki yayınların etkisine girildikçe aile içi huzursuzlukların ve boşanmaların arttığına dikkat çekti.
Ahrar'uş Şam liderinden Suriye gündemiyle ilgili açıklamalar

Ahrar'uş Şam liderinden Suriye gündemiyle ilgili açıklamalar



Ahrar'uş Şam lideri Ebu Yahya Hamavi, kuşatmayı kırmak için başlatılan Halep Operasyonu, Esed rejimi, muhalifler arasındaki çatışmalar, ayrılıklar, bölgedeki Türkiye ve ABD varlığı ve Suriye'nin geleceğine ilişkin Timetürk'e özel açıklamalar yaptı.
Alev Erkilet ile Seyyid Kutub, düşünceleri ve etkileri üzerine

Alev Erkilet ile Seyyid Kutub, düşünceleri ve etkileri üzerine



Alev Erkilet’le Seyyid Kutub’un düşünceleri, İslâmcılığa yaptığı katkıları ve aldığı eleştirileri üzerine Dünya Bülteni ile bir söyleşide bulundu.
                             
Normal Görünüm